öbek
heap, group
öbür
the other, next
öbürkü
the other one
öç
revenge
öç almak
to take revenge, to
get revenge
ödeme
payment
ödemek
to pay
ödenek
allowance, fund
ödev
duty / homework
ödül
reward, prize
ödül kazanmak
to win a prize
ödünç
loan, borrowed
ödünç almak
to borrow
ödünç vermek
to lend
öfke
anger, rage, wrath, fury
öfkeli
irritated, angry, furious
öge
element
öğle
noon, midday
öğleden sonra
in the after-
noon
öğle yemeği
lunch
öğrenci
pupil, student
öğrenmek
to learn
öğretim
education
öğretmek
to teach, to instruct
öğretmen
teacher, instructor
öğün
meal
öğüt
advice
öğütlemek
to advise
öğüt vermek
to give advice
öksürmek
to cough
öksürük
cough
öksüz
orphan
öküz
ox
ölçek
measure, scale
ölçmek
to weigh
ölçü
measure
ölçüm
measurement
öldürmek
to kill, to murder
öldürücü
fatal,deadly, mortal
ölmek
to die, to pass away
ölmez
immortal, eternal
ölmezlik
immortality, eternal
ölmüş
dead
ölü
dead, deceased / corpse
ölüm
death
ölümlü
mortal
ölümsüz
immortal, undying
ömür
life, existence
ömrümde
in all my life
ön
front / previous, before
Ö
