Gerçekten bir topçuluk uzman› olan Maston’un böylesine
teknik bir konuda söz istemesi kuflkusuz gerekliydi.
– Gülle konusuna her fleyden daha fazla önem verilmesi-
ni istemekte hakl›s›n›z arkadafllar, dedi. Çünkü gülle, bizim
bir temsilcimiz olacak. Dünya’m›zdan Ay’a giden ilk elçi ola-
cak. Bu bak›mdan, onu manevî yönden de incelememizi öne-
riyorum ben.
Maneviyat sözünü duyan kurul üyeleri pek flafl›rd›lar.
Maston’› daha büyük bir ilgiyle dinlemeye bafllad›lar.
– Sizi fazla ayr›nt›ya bo¤mak istemem, dedi Maston. Ben
size elle tutulur, gözle görülür gülleden de¤il, manevî gülle-
den söz edece¤im. Bana göre, bu gülle insan düflüncesinin
ve zekâs›n›n çok parlak bir ürünüdür. Bütün insan gücü, kuv-
veti ona yans›yacakt›r.
Onu dinleyenlerin flaflk›nl›¤› giderek art›yordu. Maston, il-
gi çekici konuflmas›n› sürdürdü:
– Tanr› y›ld›zlar›, gezegenleri yaratt›. ‹nsan da buna karfl›
gülleyi yaratt›, mermiyi yaratt›. Bilim öyle bir h›zla ilerliyor ki,
art›k her fleyin h›z›na o kadar önem vermiyoruz. fiimdi art›k
güllelerin h›z› bafll›yor.
Konufltukça coflan Maston’›n sesi heyecandan titriyordu.
– ‹sterseniz bunu rakamlarla anlatay›m, dedi. On kilodan
küçük bir gülleyi ele alal›m. Bafllang›çta çok yavafl hareket
ediyor. Ama topun a¤z›ndan ç›kar ç›kmaz h›z›, sesin h›z›n›
afl›yor. Saniyede üç yüz seksen sekiz metre yol al›yor. Bu, y›l-
da üç milyon yüz elli befl bin yedi yüz altm›fl fersah eder. ‹fl-
108