Hititler’in Anadolu’nun yerli bir kavmi veya dışarıdan gelmiş bir kavim olmalarından ziyade, onların Hatti, Luwi, Pala, Hurri ve Anadolu’nun diğer küçük kavimleri ile kaynaşarak karma bir toplum oluşturmaları tarihe damgasını vurmaları önemlidir. Hititler M.Ö. XVII. yüzyıl itibariyle Hattuşa (Boğazkale) kentini başkentleri yaparak, kent krallıklarını birleştirmiş ve Anadolu’da merkezi bir devlet oluşturma sürecini başlatmışlardır. Hint-Avrupalı bir toplum olan Hititler, Orta Anadolu’da kurdukları devletlerini bir dünya imparatorluğu haline getirmişlerdir. M.Ö. XIII.
yüzyılda en görkemli dönemini yaşayan bu devlet, Anadolu’da birçok ülke ve bölgeyi “vasal” olarak kendine bağladı. Dolayısıyla topraklarında çok farklı etnik kökenden topluluklar yaşıyordu. Ele geçirdikleri veya kendilerine bağladıkları halklara hoşgörü ile yaklaşıp onların tanrılarını da kendi panteonlarına dahil ettiklerinden, Hititler kendilerini “bin tanrılı halk” olarak tanımlıyorlardı. Hititler’in tanrılarını etnik kökenlerine göre gruplamak, inanç sistemlerinin temelini oluşturan bu çeşitliliğin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır: Hint-Avrupalı tanrılar (Hitit-Luwi-Pala), Asianik