Untitled-4 - page 32

1555
n
Barış antlaşması amacıyla Amasya’ya geldikleri
hâlde ancak altı aylık bir ateşkes anlaşması
yapabilen Avusturya elçileri, ülkelerine döndüler
(2 Haziran).
Amasya Barışı :
Avusturya Kralı Ferdinand’ın elçisi yazar
Busbecq ile III. İran seferinden dönen Kanunî Sultan Sü-
leyman arasında Amasya’da yapılan barış antlaşmasın-
da Avusturya elçisi, Kanunî Sultan Süleyman’a, Erdel’in
10 bin duka altını vergisi ile altın yaldızlı ve süslemeli bir
gümüş sofra takımını armağan olarak sundu. Ancak
6 ay için bir ateşkes antlaşması yapılabildi.
n
Kanunî Sultan Süleyman, Amasya’dan İstanbul’a
hareket etti (21 Haziran).
n
Kaptan-ı Derya Piyale Paşa ve Trablusgarp Valisi
Turgut Paşa, Fransızların yardım isteği karşısında
yeniden İtalya’ya sefere çıktı (26 Haziran). Riçe
(Reggio) şehri ele geçirildi. Napoli dolaylarında
seyreden Andrea Doria’nın donanması Türklere
görünmedi. Osmanlı donanması Elbe adasında
Fransa amirali ile buluştu. Kışın yaklaşması
yüzünden Osmanlı donanması İstanbul’a döndü.
n
Rumeli’de büyük bir isyan hareketi başladı.
Osmanlı tahtında hak iddia eden ve kendisini, Ka-
nunî’nin büyük oğlu olarak tanıtan Düzmece Mus-
tafa adlı kişi yakalanarak idam edildi
(31 Temmuz).
I. SÜLEYMAN DÖNEM‹ OLAYLARI
O
NUN C U
O
SMAN L I
P
AD ‹ fi AH I
I
.
S
Ü L E YMAN
PAD‹fiAHLAR ALBÜMÜ
176
Düzmece Mustafa’n›n öldürülmesi
(Minyatür: Süleymanname)
İSTANBUL’DA KAHVE İÇİLMEYE BAŞLANDI
Bu tarihe kadar Türkiye’de ismi bile mâlum olmıyan kahvenin ilk defa olarak
işte bu sene İstanbul’a getirilmiş olduğu rivayet edilir. Gittikçe İstanbul’un her
semtine yayılan ilk kahvehânelerin birer “Mecmua’i zurefâ” olduğu ve buralar-
da “okur yazar makuulesinden nice zurefâ” toplandığı rivayet edilir; tavla ve
satranç oynıyanlar olduğu gibi, kitap okuyanlar ve “nev-güfte gazeller getürüp
maârifden bahsidenler” de vardır; devlet erkânı müstesnâ olmak üzere bütün
kibar, zarif ve münevver adamların birer klöb hâline getirdikleri bu ilk İstanbul
kahvelerini Peçevî şöyle anlatır:
“… böyle bir eğlenecek ve gönül dinlenecek yer olmaz diyü dolup oturacak
ve duracak bir yer bulunmaz oldu ve bi-l-cümle ol kadar şöhret buldu ki as-
hab-ı manâsından gayri kibâr bi-ihtiyâr gelür oldular”!
“Kahve” kelimesi Arap dilinde esasen “şarap” demektir : Kelimenin işte bu mâ-
nasından dolayı gittikçe Ulemâ sınıfı arasında dedikodular başlamıştır! Gene
ayni müellif bu meseleyi de şöyle anlatır:
İmamlar ve müezzinler ve zerrâk sofular:
– Halk kahvehâneye müptelâ oldu, mescidlere kimesne gelmez oldu! didiler.
Bilhassa “kahve” kelimesinin “şarap” mânâsına gelmesinden kuşkulanan Ule-
mâ sınıfının bu tuhaf mücâdelesi uzun devam etmiş, şarap gibi zavallı kahve
de bir aralık yasak edilmiş ve hattâ Üçüncü Murad devrinde “Koltuk meyhâ-
neleri”ne mukabil “Koltuk kahveleri” açılmış, tiryâkiler çıkmaz sokaklarla sapa
Kahvenin 1555 y›l›nda ilk defa ‹stanbul’a getirilmesinden sonra
‹stanbul’da kahvehane say›s› gittikçe artt›
(Gravür: Bartlett)
1...,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31 33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,...144
Powered by FlippingBook