yersizlik: uygunsuzluk
yetifltirmek: söylenmemesi gerekeni söyle-
mek / çocu¤un geliflmesine özen göster-
mek / e¤itmek
y›k›lmak: çekilip gitmek, defolmak / mah-
volmak / yüklenmek
y›kmak: mahv›na sebep olmak / birine yük-
lemek (suç, ifl vb.)
y›lan: sinsi ve hain
y›ld›z: bir meslekte üstün baflar› göstermifl
/ baht, talih, flans
y›pranmak: eski gücü kalmamak
y›pratmak: eski gücünü yok etmek
y›rt›c›: tiz, yüksek (ses) / insan öldürmek-
ten hofllanan / ifl bitiren, mahir
y›rt›k: utanmaz
y›rt›lmak: Çekinmesi kalmamak
y›rtmak: zorlamak / bir ifli yapmaktan kur-
tulmak / köfleyi dönmek
yi¤it: mert, gözü pek
yiyici: rüflvet alan
yobaz: bir inanca afl›r› ba¤l› kimse
yo¤rulmak: tecrübe sahibi olmak / nitelik-
leri birbirine kar›flt›r›lmak
yo¤un: artm›fl / dolu, s›k›, çok / fliflman, iri
yo¤urmak: yeteneklerini gelifltirmek
yokluk: fakirlik
yoksul: yetersiz
yoksulluk: verimsizlik, yetersizlik
yol: gaye, u¤ur, maksat / çare, yöntem
yolcu: do¤mas› beklenen çocuk / umutsuz
hasta / iflten ç›kar›lmas› beklenen kimse
yoldafl: ortak bir görüflü benimseyenlerden
her biri
yollu: kural›na uygun / herhangi bir nitelik-
te
yolmak: doland›rmak
yolsuz: kurallara ayk›r›, uygunsuz, usulsüz
yontmak: para s›zd›rmak / kendine göre
de¤erlendirmek
yontulmak: kabal›ktan uzaklaflmak
yoz: kaba, adi, baya¤› / soysuz, yozlaflm›fl,
dejenere
yön: tutulacak yol
yönelmek: benimsemek / hedef almak
yönetim: dümen
yönsüz: amaçs›z
yukar›: yetkili kimse / aflama, makam bak›-
m›ndan ileride olan
yumruk: bask›
yumurtlamak: söylenmemesi gerekeni
söylemek
yumuflak: uysal / okflay›c› / sessiz, hafif
yumuflamak: inad›, öfkesi geçmek
yumuflat›c›: hafifletici, teskin edici
yurt: diyar / vatan, bir fleyin ilk veya çok ye-
tifltirildi¤i yer
yutkunmak: bir fleyi söyleyip söylememek
aras›nda duraksamak / bir fleyin yoklu¤unu
kabullenememek
yutmak: inanmak, kanmak / bir sözü kendi-
ni tutarak söyleyememek / iyice ö¤renmek
/ azaltmak (›fl›k, ses, parlakl›k)
yuva: bir fleyin çok bulundu¤u yer / bir fle-
yin ö¤retildi¤i yer / kötülerin çok oldu¤u
yer
yuvalanmak: toplanmak
yük: a¤›r görev / engel
yüklemek: sorumlu tutmak / suçu birinin
üzerine atmak
yüklenmek: zorlamak / üstüne almak
yüksek: para, ün vb. bak›m›ndan üstünlü¤ü
olan / faziletli, erdemli
yükselmek: yücelmek / güçlenmek, fliddet-
lenmek
yükseltmek: de¤erini yüksek göstermek
yürek: korkmama, yüreklilik, korkusuzluk,
cesaret / ac›ma duygusu
yürek çarp›nt›s›: tedirginlik
yürümek: ilerlemek
yürütmek: iflinden ç›karmak
yüz: utanma
yüzeysel: gelifligüzel
yüzlü: fl›mart›lm›fl
yüzülmek: sömürülmek
46