düflüncesi de do¤ruydu. Benguella, Kongo ve Angola Afri-
ka’n›n henüz ayak bas›lmayan bölgeleriydi. ‹klimi kötüydü.
Kabileler birbirlerine düflmüfllerdi, durmadan savafl›yorlard›.
‹nsan eti yedi¤i bilinen ilkel yerlilere bile rastlan›yordu. Bura-
da bar›nabilen beyazlar, yaln›zca tutsak al›p satan esir tüc-
carlar›yd›.
Konaklad›klar› yerden befl kilometre kadar uzakta, iki
adam gizlice buluflmufltu. Bunlardan biri Negoro, öbürü Har-
ris’ti. Negoro flöyle diyordu:
– Kamp› b›rak›p kaçmamal›yd›n... Onlar› daha içerilere
çekmemiz gerek...
Harris düflüncesini aç›klad›:
– Nas›l olsa kendiliklerinden gelecekler... Bir köy ya da
çiftlik aramak zorundalar. Çünkü yiyecekleri kalmad›...
Negoro:
– Oluruna b›rakmak yine de do¤ru de¤il, dedi. Ya izlerini
kaybettirirlerse!...
Harris:
– Kaçamazlar, diye yan›t verdi. Ama onlardan uzaklaflmak
zorunda kald›m. Onlar› yöneten çocuk benden kuflkuland›...
Öldürebilirdi beni...
Negoro difllerini g›c›rdatt›. Harris:
– ‹ki y›l oldu sen Afrika’dan gideli, dedi. Bu süre içerisinde
ne ifller gördün, anlat bakal›m! Senin öldü¤ünü san›yordum.
– Portekizlilerin eline düfltüm.
– Tutsaklar› satarken mi?
44