da, onun yüzünden ve saçlar›n›n aras›ndan kuru yaprakla-
r› al›p at›yordu.
– Alice’ci¤im, haydi kalk... Ne kadar çok uyudun!...
– Öyle ilginç bir düfl gördüm ki, dedi ve an›msayabildi-
¤i kadar, düflünde bafl›ndan geçenlerin hepsini anlatt›. Bi-
tirdi¤i zaman ablas› onu öperek:
– Gerçekten çok ilginç bir düfl, dedi. Haydi, flimdi eve
git ve çay›n› iç.
Alice, gördü¤ü o güzelim düflü düflünerek eve do¤ru
kofltu.
Ablas› ayn› yerde kald›. Elini bafl›na dayay›p batmakta
olan günefli seyre koyuldu. Ayn› zamanda da, küçük Alice’i
ve onun maceralar›n› düflünüyordu. Bunlar› o kadar çok
düflündü ki, sonunda kendisi de düfl görmeye bafllad›.
Önce Alice’i gördü. Küçücük ellerini dizlerinin üzerinde
kenetlemifl, parlak gözleri kendininkilere dikilmiflti. Sesini
duyuyor ve daima gözünün üzerine düflen saçlar›n› geriye
atmak için yapt›¤› bafl hareketini görüyordu. Yavafl yavafl
kardeflinin düflündeki kahramanlar, onun düflünde de can-
lanmaya bafllad›.
Aya¤›n›n alt›ndaki uzun otlar, Beyaz Tavflan h›zl› h›zl›
ilerlerken e¤iliyordu. Mart Tavflan›’n›n hiç bitmeyen çay ka-
r›flt›r›fl›ndaki tabak, bardak gürültülerini; Kraliçe’nin flanss›z
konuklar›n› ölüme mahkûm eden y›rt›c› sesini iflitti. Bir kere
daha, tabak çanak gürültüsü aras›nda, Düfles’in kuca¤›n-
daki domuzu gördü. Gryphon’un sesi, kertenkelenin kale-
minin g›c›rt›s›, mahkemedeki hayvanlar›n bast›r›lan alk›fl
sesleri, uzaktan gelen davetsiz Kaplumba¤a’n›n h›çk›r›kla-
79