ki elmay› difllerken, buharl› gemi sesleri ç›kararak z›playa
z›playa geliyordu. Kendini gemi, kaptan ve makine dairesin-
deki kampana yerine koymufltu; hem buyruk verici hem de
uygulay›c›yd›. Tom, ondan yana hiç bakmadan çal›flmas›n›
sürdürüyordu. Ben Rogers yaklafl›p bir süre onu seyretti.
– Hey! Durumlar kötü galiba.
Tom duymazl›ktan geldi. Biraz geri çekilerek, tablosunu
inceleyen bir sanatç› gibi, boyad›¤› yerleri gözden geçirdi.
Parmakl›¤›n tahtalar›na birkaç f›rça vuruflu daha yapt›. Ben
Rogers’›n yedi¤i elma a¤z›n› suland›r›yordu; ama hiç belli et-
miyor, kendini ifline vermifl görünmeyi sürdürüyordu.
– Kolay gelsin. San›r›m, çal›flmak zorundas›n.
Tom, birden ondan yana döndü.
– Sen misin? Geldi¤ini duymad›m.
– Yüzmeye gidiyorum. Gelmek ister miydin? Ama senin
iflin var; gelemezsin.
Tom, bilmifl bilmifl bakt›:
– Hangi iflten söz ediyorsun?
– fiu yapt›¤›ndan. ‹fl de¤il mi?
Tom yeniden çal›flmaya koyuldu.
– ‹fl ya da de¤il, önemli olan severek çal›flmak.
– Yok can›m, severek yapt›¤›na inanamam.
– Neden sevmeyeyim? Parmakl›k boyama f›rsat› her za-
man ele geçen bir fley de¤ildir.
Bu söz, Ben Rogers’› oldukça etkilemiflti. Elma difllemeyi
9