‹spanyol, kalk›p oca¤a do¤ru yürüdü. Tafllardan birini kal-
d›rd›; içindeki paralar›n fl›ng›rdad›¤› bir torba ç›kard›. ‹çinden
kendileri için biraz para ald›lar. K›z›lderili Joe, b›ça¤›yla top-
ra¤› kazmaya bafllad›. Çocuklar seviniyorlard›. Onlar için az
para de¤ildi bu.
K›z›lderili Joe’nun b›ça¤› sert bir fleye dokunmufltu.
– Bu da ne?
– Bir fley mi oldu?
– Çürük bir tahta var burada. Hay›r, bu bir sand›k, yard›m
et de ç›karal›m. Dur, bir delik aç›ld›. Bakal›m içinde ne var?
Elini sokunca, “Paraym›fl!” diye ba¤›rd›.
Joe’nun ç›kard›¤› paralara bakt›lar, alt›nd›. Arkadafl›:
– fiurada kazma kürek görmüfltüm. ‹flimize yarar. Bu
durumda, öteki ifli yapmam›za gerek kalmad›.
Melez haydut, kararl› bir tav›rla konufltu:
– Beni hiç tan›mam›fls›n. Bu yaln›zca soygun de¤il, ayn›
zamanda öç alma olacak.
– Dedi¤in gibi olsun. Bunlar› ne yapaca¤›z, yeniden gö-
mecek miyiz?
– Evet.
Yukarda bekleyen çocuklar›, büyük bir sevinç dalgas› sar-
d›. Ama, Joe’nun sözleri bitmemiflti.
– Kazmayla küre¤in üzerinde taze toprak var. Nereden
gelmifl buraya? Yine gelirlerse kazd›¤›m›z yeri görürler. En
iyisi, benim ine götürmek.
97