mas› sonucunu do¤uruyordu; dola-
y›s›yla toplum ve kültür, insan›n ge-
reksinimleri ile kolektif hayat›n ça-
t›flmalar›n› ve rahats›zl›klar›n› po-
tansiyel olarak içlerinde tafl›yorlar-
d›. Bu rahats›zl›k, yaflama dürtüleri
(Eros) ile tahrip etme dürtüleri (Ta-
natos) aras›nda ruhsal mekanizma-
da da içselleflmifl durumda bulunu-
yordu. Bu dönemde Freud hasta te-
davi etmiyor ancak yetiflmekte olan
ö¤rencilerini psikanalizden geçiri-
yordu. Büyük bir ilginin oda¤› olarak
ça¤›n›n ünlü entelektüelleriyle say›-
s›z yaz›flmalar yap›yordu. Bu ente-
lektüeller aras›nda Romain Rolland,
Thomas Mann, Arthur Schnitzler,
Stefan Zweig, Albert Einstein ve
baflkalar› say›labilir. Bar›fl davas›
için çaba harcayan Einstein’›n iste¤i
üzerine 1933’te Milletler Cemiyeti
için
Neden Savafl’
› yazd› ve bu eser-
de, insan do¤as›n›n temelinde flid-
det ve kin bulundu¤unu ileri sürdü.
ve çekiflmeler Freud’un kanser yü-
zünden k›sa sürede ölece¤i düflün-
cesiyle daha da art›yordu. Komite-
nin protokol maddeleri, üyelerden
herhangi birinin yazd›klar›n› öteki
üyelere göstermesini öngörüyordu.
1923’te Rank ve Ferenczi, bu kural›
hiçe say›p
Psikanalizin Geliflimi
(The Development of Psychoanaly-
sis)’ni yay›mlad›lar. Freud bu kitab›
hoflgörüyle karfl›lad›. Oysa Rank,
daha bu kitapta, temel ve evrensel
travma olarak gördü¤ü do¤um ola-
y›na iliflkin varsay›mlar›n› aç›kl›yor,
Ferenczi de k›sa ve etkin psikanaliz
uygulamas› konusundaki giriflimle-
rini ortaya koyuyordu. Freud’un bir
araflt›rma çabas› olarak gördü¤ü bu
etkinlikleri, Abraham’›n çevresinde
toplanm›fl olan “ortodokslar” psika-
nalizden bir sapma olarak görüyor-
lard›.
ZAFER
Freud art›k evrensel bir düflünür
olarak kabul ediliyordu. 1927’de,
Bir
Yan›lsaman›n Gelece¤i
(Die Zukunft
einer ‹llusion)’ni yay›mlad›. Bu ince-
lemesinde, din gereksinimi meka-
nizmas›n›, yan›lsama ile hakikat
aras›ndaki ba¤›nt›lar› ele alarak bili-
min sayg›nl›¤› ve de¤eri üzerinde
durdu.
Uygarl›¤›n Huzursuzlu¤u
(Das Unbehagen in der Kultur,
1930)’nda ise dinin, bilinçalt› arkaik
gereksinimleri kapsad›¤›n› ve tafl›d›-
¤›n› daha kesin bir biçimde dile ge-
tirdi. Ona göre, toplumun ve kültü-
rün ifllevi, ruhsal dürtülerin bast›r›l-
108