 
          366
        
        
          • Sakal›m yok ki sözüm dinlensin:
        
        
          Yafl›m küçük oldu¤undan ya da yetkili bulunmad›¤›m-
        
        
          dan düflünceme önem verilmiyor, anlam›nda söylenir.
        
        
          Beni küçümsüyorlar, sakal›m yok ki sözüm dinlensin.
        
        
          • sal›k
        
        
          (*)
        
        
          vermek (birini, bir fleyi):
        
        
          Uygun oldu¤unu söylemek.
        
        
          Bu doktoru sal›k verdiler.
        
        
          • salk›m saçak:
        
        
          Da¤›n›k, düzensiz bir durumda.
        
        
          Eflyalar› kamyona salk›m saçak yüklediler.
        
        
          • sallant›da b›rakmak (bir ifli):
        
        
          Bir ifli kesin sonuca ba¤lamamak.
        
        
          Bu ifli niçin sallant›da b›rak›yorsunuz anlam›yorum.
        
        
          • sallant›da kalmak (bir ifl):
        
        
          Ne olaca¤› belli olmayarak durmak.
        
        
          ‹fl sahibi tatilde oldu¤undan o ifl sallant›da kald›.
        
        
          • saltanat sürmek:
        
        
          Bolluk içinde yaflamak.
        
        
          Bu kentte y›llard›r saltanat sürüyor.
        
        
          • salt
        
        
          (**)
        
        
          ço¤unluk:
        
        
          Oylamada yar›dan bir fazla oyla sa¤lanan ço¤unluk.
        
        
          Tüzük de¤iflikli¤i salt ço¤unlukla kabul edildi.
        
        
          • saman alt›ndan su yürütmek:
        
        
          Yapt›¤›n› belli etmeyerek ortal›¤› kar›flt›rmak.
        
        
          O, saman alt›ndan su yürütür.
        
        
          • sand›ktan ç›kmak:
        
        
          Seçimle ifl bafl›na gelmek.
        
        
          Hangi parti sand›ktan ç›kt›?
        
        
          (*) sal›k:
        
        
          Bir olgu ile ilgili bilgi, haber.
        
        
          (**) salt:
        
        
          Mutlak.
        
        
          Deyimler/364-384  21/07/2010  21:01  Page 366