368
• Selam verdik, borçlu ç›kt›k:
Biraz ilgi gösterdik, üzerimize büyük ifl yüklendi, anla-
m›nda söylenir.
Suç bende; selam verdik, borçlu ç›kt›k.
• selam vermek:
Bir kimseyi selamlamak.
Yolda ö¤retmenimi görünce selam verdim.
• senet sepet:
Senet yerine geçebilecek fley, sözleflme.
Bu paray› veriyorum, ama senet sepet yapmal›y›z.
• Sen giderken ben geliyordum:
Bu oyunlar› senden iyi bilirim, beni aldatamazs›n, anla-
m›nda kullan›l›r.
Daha küçüksün, sen giderken ben geliyordum.
• Seni gidi seni:
Çok kurnazs›n, çok yaramazs›n, anlam›nda söylenir.
Böyle yap›l›r m› hiç, seni gidi seni!
• senli benli olmak:
Aralar›nda teklifsizce görüflme iliflkisi bulunmak.
Onunla senli benli olmufltuk.
• Sen sa¤ ben selamet
(*)
:
‹yi ya da kötü bir sonuçla biten bir ifl karfl›s›nda art›k ya-
pacak bir fley bulunmad›¤›n› belirtmek için söylenir.
Bu ifl bu kadar, sen sa¤ ben selamet.
• sepet havas› çalmak (birine):
‹fline son vermek, kovmak.
En sonunda floförüne sepet havas› çald›.
• sere serpe:
Rahat bir biçimde, özgürce.
‹çeri girip sere serpe uzand›lar.
(*) selamet:
Esenlik.
Deyimler/364-384 21/07/2010 21:01 Page 368