352
• parmaklar›n› (birlikte) yemek:
Yedi¤i yeme¤i çok be¤enmek.
Parmaklar›m› yedim, çok lezzetliydi.
• parsay›
(*)
baflkas› toplamak:
Verilen eme¤in karfl›l›¤›n› eme¤i veren de¤il, baflka bir
kimse almak.
U¤raflan benim, ama parsay› o topluyor.
• parti vermek:
Bir fleyi kutlamak ya da e¤lenmek amac›yla birçok kifli-
yi bir yerde toplamak.
Do¤um günüm için parti verece¤im.
• partiyi kaybetmek:
Baflkas›yla çekiflti¤i bir konuda yenilgiye u¤ramak.
Sonunda partiyi kaybeden ben oldum.
• partiyi vurmak:
Büyük bir kazanç elde etmek.
Partiyi vurup ortadan yok oldu.
• pasaportunu eline vermek:
bk. iflten atmak.
• pas geçmek:
Ald›r›fl etmemek, üzerinde durmamak, vazgeçmek.
‹sterseniz bu olay› pas geçelim.
• past›rma yaz›:
Sonbahar mevsiminin sonundaki s›cak günler.
Past›rma yaz› bafllad›.
• pas vermek:
1.
Kendisinin gerçeklefltirdi¤i eylemi, bir baflkas›n›n sür-
dürmesini sa¤lamak.
Ben flimdi bu arkadafl›ma pas veriyorum.
2.
(Kad›n) Davran›fl› ile erke¤e umut vermek.
Kad›n pas verince adam tan›flmak istedi.
(*) parsa:
Yap›lan gösteriden sonra izleyiciden toplanan para.
Deyimler/343-363 21/07/2010 21:01 Page 352
