94
• b›çak kemi¤e dayanmak:
Çekilen s›k›nt›lar art›k dayan›lmayacak bir duruma gel-
mek.
Bu yoksulluktan b›kt›m, art›k b›çak kemi¤e dayand›.
• b›çak s›rt›:
Çok az (fark), çok yak›n (aral›k).
Aralar›nda b›çak s›rt› kadar aral›k var.
• b›y›¤› terlemek:
B›y›¤› yeni yeni ç›kmaya bafllamak.
O¤lumuz art›k büyüdü, b›y›¤› terlemeye bafllad›.
• b›y›k alt›ndan gülmek:
Bir kimsenin içine düfltü¤ü duruma sevinmek, sevindi¤i-
ni ona sezdirmemeye çal›flarak gülümsemek.
Kay›p düfltü¤ünü görünce, b›y›k alt›ndan gülmüfltü.
• biçilmifl kaftan
(*)
:
Bir iflin bir kimseye bütünü ile uygun oldu¤unu anlatmak
için kullan›r›z.
Ö¤retmenlik sizin için biçilmifl kaftan.
• bildi¤ini okumak:
Kim ne derse desin, istedi¤i gibi davranmak.
Çok tepki görüyordu, ama o bildi¤ini okuyordu.
• bildi¤ini yapmak:
Verilen ö¤ütlere ald›rmay›p tutumunu sürdürmek.
Herkesi dinlerdi, ama yine de bildi¤ini yapard›.
• bile bile:
Bilerek, isteyerek.
Bile bile geç kald›.
• bile¤ine güvenmek:
Gücüne, bilgisine, becerisine güvenmek.
Bile¤ine güvenen ortaya ç›ks›n.
(*) kaftan:
Eskiden kullan›lan bir çeflit uzun, süslü üst giysisi.
Deyimler/090-100 21/07/2010 21:03 Page 94