– Oh, evet! An›ms›yorum. O hâlde niçin Mermes, Kefl kra-
l› de¤il?
– Çünkü Napata, kendilerini yönetmesi için Prens Amat-
hel’in ailesini tahta ç›kard›.
– Öyleyse kral olmak gerçekten onun hakk› de¤il.
– Bunu söyleme! Öyleyse ben de M›s›r kral› olma hakk›-
na sahip de¤ilim. Yerime Mermes’in kral olmas› gerekir.
Tua karfl›l›k vermedi.
Yerine oturunca dikkatsizce sordu:
– Bu prens benimle evlenmek mi istiyor?
– Evet. Bunu bilmiyor musun? Onu efl olarak almana ka-
rar verildi; ona iyi davran. ‹flte burada.
O s›rada, vahflî bir müzik duyuldu. Borular çalan ve davul-
lar döven bir çalg›c›lar toplulu¤u salona girdi. Onlar›n arka-
s›nda genifl a¤›zl› m›zraklar ve kalkanlar tafl›yan, yaban hay-
vanlar›n›n derilerini giymifl, yirmi asker geldi. Sonra Kefl
Prensi yürüdü. Bu genifl omuzlu ve çirkin yüzlü bir gençti.
Boynunun çevresinde, alt›n ve de¤erli tafllardan yap›lma zin-
cirler vard›. Uzun tüylü bir taç tafl›yordu. Yan›nda yelpaze sal-
lay›c›lar yürüyorlard›, Uzun h›rkas›n›n kenarlar›n› küçük bir
çocuktan daha uzun boylu olmayan iki cüce tutuyordu.
Tua, uzaktan prense bakt› ve daha önce kimseden nefret
etmedi¤i kadar nefret etti ondan. Sonra, onun bafl›n›n üstün-
den bakarak, arkas›ndaki M›s›r askerlerini ve muhaf›zlar›
gördü. Onlar›n komutan›ysa Rames’ti. Rames, yaln›zca tunç
z›rh›n› giymiflti ve yan›nda Firavun’un kendisine verdi¤i ve tu-
41