sonra daha kuvvetle çald›. Böylece harp›n müzi¤i salonda ç›n-
lamaya bafllad›. Tua sonra vahflî ve tatl› bir flark›ya geçti. Bu
bir adam›n, bir Hathor rahibesine âfl›k olmas›n›n ve Tanr›ça
taraf›ndan öldürülmesinin öyküsüydü.
Tua flark›y› kesti. Titreyerek sandalyesine oturdu. Mavi
gözleri, solgun yüzünde y›ld›zlar gibi parl›yordu. Salonda
sessizlik vard›. Kimse alk›fllamaya cesaret edemiyordu; çün-
kü bu çok güzel genç kraliçe, Tanr› Amen’in k›z› oldu¤unu
söylemiflti. Onlar da kral soyundan bir han›m› de¤il, bir Tanr›-
ça’y› dinlemifl oluyorlard›.
Üzerlerine uyku çökmüfl gibi sessizce oturuyorlar ve bu
tatl›, solgun yüzü, bu ›fl›ldayan gözleri seyrediyorlard›. Amat-
hel de, bafl›n› ellerinin üzerine dayam›fl, öbürleri gibi seyredi-
yordu. Fakat Tua’n›n gözleri ona bakm›yordu. Onlar, prensin
arkas›ndaki bir fleye dikilmifllerdi. Amathel, Neter Tua’n›n ne-
ye bakt›¤›n› görmek için döndü. Orada, kendisininkinden da-
ha eski bir soydan oldu¤u söylenen muhaf›z komutan› vard›.
Rames elinde büyük bir alt›n flarap kupas› tutuyordu.
Amathel sandalyesini geri itti. Sandalyenin arka dayana¤›n›n
tepesi kupaya çarpt›, böylece k›rm›z› flarap prensin bafl›na
döküldü.
Prens öfkeyle gürleyerek f›rlad›.
– Köpe¤in o¤lu! diye ba¤›rd›. Domuzun kardefli. Beni bu
flekilde mi gözetiyorsun?
Kupas›n› kavray›p Rames’in yüzüne vurdu ve onu öldür-
mek için k›l›c›n› çekti. Rames de bir k›l›ç tafl›yordu. Hafif bir
45