fiu andan bafllayarak merminin içinde kapal› kalm›fllard›.
Bu s›rada Ay, gökyüzünde ›fl›l ›fl›l yanarak yükseliflini sür-
dürüyordu. Havada bir tek bulut bile yoktu. Y›ld›zlar bütün
parlakl›¤›yla parl›yor, bir töreni süsleyen ›fl›klara benziyordu.
Ay, ikizler burcundayd›.
Art›k saniyeler say›l›yd›. Büyük yolculuk neredeyse baflla-
yacakt›.
Bu gerçek, sanki bütün kalabal›¤›n duyabilece¤i gibi yük-
sek bir sesle ilân edilmifl de bütün halk, ayn› anda ayn› söz-
leri duymufl gibi, birdenbire büyük bir sessizlik bafllad›.
Bütün bak›fllar, Colombiad’›n a¤z›na do¤ru çevrilmiflti.
Colombiad’› görüyorlarm›fl gibi gözlerini k›rpmadan ileriye,
Colombiad’›n oldu¤u yere do¤ru bak›yorlard›.
Murchison, bir eliyle kronometresini tutuyor, öbür elini de
baruta at›m verecek ayg›t›n dü¤mesinin üzerinde tutuyordu.
Saniye flaflmas› her fleyi mahvedebilirdi. Yüklendi¤i büyük so-
rumlulukla titriyor, so¤uk so¤uk ter döküyordu. Yan›nda duran
bir arkadafl›, ameliyat yapan bir doktorun terinin silinifli gibi,
mendilini ç›kar›p s›k s›k arkadafl›n›n terli aln›n› siliyordu. Murc-
hison, bu anlarda bile gözünü kronometreden ay›rm›yordu.
Yirminci saniyede Murchison kas›ld›. Elleri titremeye bafl-
lad›.
Kuflkusuz mermidekiler de ayn› kas›nt›, ayn› bekleyifl ve
heyecan içindeydiler.
Halk aras›nda bir dalgalanma görüldü.
– Otuz befl... Otuz alt›... Otuz yedi... Otuz sekiz...
179