– Sizi kutlar›m han›mefendi, demifl.
– Küçük k›z›n sa¤l›¤› iyi mi?
– Bebek k›z de¤il, han›mefendi; o¤lan.
Büyük halam Betsy Trotwood, hiçbir fley söylemeden
flapkas›n› al›p öfkeyle bafl›na geçirerek ç›k›p gitmifl. Bir daha
da yüzünü gören olmam›fl.
* * *
Çocuklu¤umun ilk y›llar›n› an›msamaya çal›flt›¤›m za-
man, gözümün önünde iki kiflinin görüntüsü belirir: ‹nce be-
deni, gür saçlar›yla annem; tombul gövdesi, k›pk›rm›z› ya-
naklar›yla hizmetçimiz Peggotty. Peggotty’nin yanaklar› öyle
yuvarlak ve k›rm›z›yd› ki, kufllar›n elma san›p gagalayabile-
ceklerini düflünürdüm.
Kuflkusuz an›msad›¤›m baflka fleyler de var: Girifl katta-
ki kap›s› bahçeye aç›lan mutfak, tavuklar, ötmek için yüksek
bir yere ç›kan horoz, bofl köpek kulübesi, güvercinsiz güver-
cinlik, geceleri düfllerime giren sald›rgan kaz sürüsü...
Mutfa¤a giden uzun koridoru geceleri koflarak geçerdim.
Çünkü orada, aral›k kap›s›ndan kahve, baharat, sabun koku-
lar› yay›lan; karmakar›fl›k dizilmifl kavanozlar›n, kutular›n,
çömleklerin ard›nda nelerin gizlendi¤i belirsiz bir kiler vard›.
Yak›n›m›zdaki kiliseye gitti¤imizde, Peggotty beni, sa¤a
sola bakmay›p rahibi dinlemem konusunda sürekli uyar›rd›.
Rahibi dinlerken esneyece¤imi, o s›rada esnemenin çok kötü
7