ten sonra orada avlad›m. Bu, iki deniz aras›nda bir geçit
oldu¤unu kan›tl›yordu. Haftalarca arad›ktan sonra geçi-
di buldum.
Gecenin geç vakti olmas›na karfl›n, bu ola¤anüstü
yolculu¤u izlemek için uyumad›m. Gece yar›s› Kaptan
Nemo dümene geçti. Ben de oturma odas›na gidip pen-
cerenin önündeki yerimi ald›m. Tam önümüzde, kosko-
caman karanl›k bir oyuk belirdi. Gemi, yavafl yavafl bu
oyu¤a dald›. Geminin ›fl›klar› çevremizdeki düz ve k›rm›-
z› kayalar› ayd›nlat›yordu. Buraya Nautilus’daki insan-
lardan baflka insan girmemiflti.
Saat s›f›r otuz beflte, Kaptan Nemo dümeni b›rak›p
yan›ma geldi.
– ‹flte Akdeniz, dedi.
Tüneli yirmi dakikada geçmifltik.
* * *
Ertesi sabah yan›ma gelen Ned, Akdeniz’de oldu¤u-
muzu anlay›nca flafl›rd›. Önce inanmad›.
Kendisini güverteye ç›kar›p güney sahillerini göster-
dim. Ned, Port Said’i tan›m›flt›.
– K›z›ldeniz’de kaçma olana¤›m›z yoktu, fakat Akde-
niz’de kaçabiliriz, dedi. Bir sürü ada var. Kaptan Nemo
mutlaka birkaç›na u¤rar.
Conseil’e döndüm.
– Sen ne dersin Conseil?
49