cereden odunlu¤un dam›na, oradan da yere atlad›. Bu arada
o da birkaç kez miyavlam›flt›.
Huckleberry Finn, elinde kedi ölüsü, onu bekliyordu. Yola
ç›k›p yar›m saat sonra mezarl›¤a vard›lar. Mezarl›¤›n çevre-
sindeki tahta parmakl›klar kimi yerde içe, kimi yerde d›fla
do¤ru e¤ilmiflti. Her yer otlarla kapl›yd›.
Hafif rüzgâr, a¤açlar›n aras›nda iniltiyi and›ran bir ses ç›-
kar›yordu. Tom, bunun rahats›z edildikleri için yak›nan ölüle-
rin ruhlar› olabilece¤ini düflünerek titredi. ‹ki çocuk korkarak
ilerliyordu. Arad›klar› mezar›, üzerindeki taze topraktan he-
men tan›m›fllard›. Yak›ndaki büyük a¤açlar›n ard›na saklan›p
beklemeye bafllad›lar.
Ne kadar zaman geçti¤ini bilmiyorlard›. Ama ikisine de
çok uzun gelen bir süre ses ç›karmadan beklediler. Ancak,
konuflursa korkusunu giderebilece¤ini düflünen Tom:
– Huck, ölüler burada bulunmam›za k›zarlar m› dersin?
diye f›s›lt›yla sordu.
– Bilmem ki.
Biraz aradan sonra Tom yine konufltu:
– Hucky, konuflmalar›m›z› Hoss Williams duyuyor mu
acaba?
– Elbette. Yani, Hoss’un ruhu duyuyordur.
– Bay Williams desen daha iyi olurdu.
– Herkes ona Hoss derdi de. Hem ölüler böyle fleyleri
umursamaz.
35