 
          116
        
        
          • can› burnuna gelmek:
        
        
          Dayanamayacak kadar bunalmak.
        
        
          Art›k can› burnuna gelmiflti, ilk f›rsatta bir tatile ç›kma-
        
        
          l›yd›.
        
        
          • can› burnunda olmak:
        
        
          Çok yorgun ve bezgin olmak.
        
        
          Bir hafta u¤raflm›flt›, can› burnundayd›.
        
        
          • Can› cehenneme!
        
        
          Ne kadar kötü bir duruma düflerse düflsün, umurumda
        
        
          de¤il, anlam›nda söylenir.
        
        
          O art›k beni ilgilendirmiyor. Can› cehenneme!
        
        
          • can› çekmek:
        
        
          Bir fleyi istemek, arzulamak.
        
        
          Can› çikolatal› pasta çekiyordu.
        
        
          • can› ç›kmak:
        
        
          1.
        
        
          Ölmek.
        
        
          Adam›n neredeyse can› ç›kacakt›.
        
        
          2.
        
        
          Çal›flmaktan çok yorulmak.
        
        
          Saatlerdir kazma sallamaktan can› ç›km›flt›.
        
        
          • can› gönülden:
        
        
          ‹çten gelerek, çok isteyerek.
        
        
          Bu toplant›ya can› gönülden kat›ld›m.
        
        
          • Can› isterse.
        
        
          ‹stemezse, bundan kendisi zarar görür, anlam›nda söy-
        
        
          lenir.
        
        
          Oyunumuza kat›lmayacakm›fl. Can› isterse.
        
        
          • can›na de¤mek:
        
        
          Kendi yarar› için yap›lan ifllerden çok hofllanmak.
        
        
          Seni de¤il beni seçtiler. Oh can›ma de¤sin!
        
        
          • can›na k›ymak:
        
        
          Ac›madan öldürmek.
        
        
          Zavall› adam›n can›na k›ym›fllar.
        
        
          Deyimler/112-132  21/07/2010  21:03  Page 116