tepenin üstünde durup do¤an güneflin ›fl›klar›yla ayd›nlanan
kenti seyrederken; çöl adamlar›n›n baflkanlar›ndan biri gelip
önlerinde e¤ildi.
– Han›mlar, dedi. Kefer’in bize verdi¤i emri yerine getirdik.
‹flte, Napata kenti afla¤›da. Fakat biz onun surlar›n›n yak›n›-
na gidemeyiz; çünkü kentin halk›yla savafl hâlindeyiz. Göre-
vimiz bitti ve adamlar›m kendi yerlerine geri dönmek için
söylenmeye bafllad›lar.
– Teflekkür ederim, diye karfl›l›k verdi Tua. Tanr›lar da si-
ze arma¤an›n›z› verecektir. Bizi b›rak›n ve yurtlar›n›za dönün.
Fakat ayr›lmadan önce, benden bir arma¤an al›n.
Tat kentinde Asti’yle kazand›klar› alt›n›n hemen hemen
hepsini verdi. Yaln›z incilerden ve alt›nlardan biraz›n› al›koy-
du. Böylece baflkan uzaklaflt› ve çok geçmeden ordular›yla
bir toz bulutu içinde gözden kayboldular.
Tua’yla Asti Nil’in k›y›s› boyunca yol ald›lar. Kente do¤ru
giden baflkalar›na kat›ld›lar. Bunlar›n aras›nda, pazarda sat-
mak istedi¤i sebzelerle yüklü üç efle¤i süren bir kad›n vard›.
Asti onunla konuflmaya bafllad›. Kad›n ona nereden geldi¤ini
sordu. Asti:
– Meroe kentinden. fiark›c› ve inci sat›c›s›y›z, dedi.
– Tam yerine geldiniz, çünkü Napata’da çok inci yoktur ve
genç kral›n flark› dinlemekten de hoflland›¤› söyleniyor.
– Genç kral›n›z›n ad› nedir? Eski kral nerede? diye sordu
Asti.
Kad›n kuflkulu bir tav›rla:
146