– Bak, dedi Abi. Günefl, krallar›n mezarlar› arkas›nda bat-
t›. Bu benim için, kötü flans iflaretidir. Bu kente sabahleyin,
y›ld›zlar daha uygun oldu¤u zaman girmek istiyordum; fakat
rüzgâr beni geriye itti. Söyle bana, ben Krallar Vadisi’ne gö-
mülecek miyim?
– Öyle san›yorum Prens Abi. Y›ld›zlar bunu söyler gibi gö-
rünüyorlar.
Abi, Kaku’nun yüzüne bakarak:
– Benden bir fley sakl›yorsun, dedi. Ben bir firavunun me-
zar›na gömülecek miyim?
– Bunu söyleyemem, diye karfl›l›k verdi müneccim. Size
karfl› çal›flan bir güç var. Baflka bir y›ld›z›n yolu, sizinkiyle ke-
sifliyor.
– Hangi y›ld›z›n? diye sordu Abi.
– Amen’in, Tanr›lar›n babas›n›n y›ld›z›.
– Amen! diye yineledi Abi. Bir insan bir Tanr›yla savaflabi-
lir mi?
– ‹ki Tanr›yla! Çünkü Amen’in y›ld›z›yla, Hathor’un Aflk
Kraliçesi’nin y›ld›z› var. Bak›n›z!
Kaku do¤uyu, güneflin bat›fl› s›ras›nda k›z›l renge bürü-
nen gö¤ü gösterdi.
Onlar sönmeye yüz tutan ayd›nl›¤› seyrettikleri s›rada;
gökte birbirine yak›n, parlak ve güzel iki y›ld›z vard›. Onlar an-
cak birkaç dakika göründüler. Sonra söndüler. Müneccim
parma¤›yla iflaret etti:
– Biri Amen’in y›ld›z›, öteki de Hathor’un y›ld›z›, dedi.
8