– Hay›r Prens. Onu öldürüp kendinizi firavun ilân ederek
yerine geçece¤inizden korktu¤unu san›yorum. Çünkü Fira-
vun’un hiç çocu¤u yoktur.
– Ya! dedi Abi. Geminin bafl›na do¤ru yürüdü. Gece ol-
mufltu. Ay; gümüfl ›fl›¤›yla çölün, da¤lar›n ve kentin üstünde
parl›yordu. Bahçelerden, yollardan müzik sesi geliyor; surlar
üzerindeki gözcülerin saati bildiriflleri iflitiliyordu. Çok güzel
bir sahneydi bu. Abi’nin kalbi onu seyrederken h›zla çarp›yor-
du. Burada ne zenginlik ne kudret yat›yordu. Firavun’un sara-
y› orada duruyordu, Firavun’un çocu¤u yoktu ve hiç de güçlü
de¤ildi. Fakat ifli çok zordu; çünkü Abi, Firavun’un rahipler ve
halk taraf›ndan sevildi¤ini biliyordu. Oysa kendisinden korku-
yorlar ve nefret ediyorlard›. Niçin beklemeliydi? Bu flans› ni-
çin geri çevirmeliydi? Yan›nda üç yüz askeri vard›, hepsi de
yi¤it adamlard›. Bir flenlik günüydü. Kap›lar iyi gözetlenmiyor-
du. Geceleyin kap›lar› k›r›p içeri dalabilirdi. Saraya yürüyüp
Firavun’u öldürebilir ve sabahleyin onun taht›na oturabilirdi.
Prens Abi, döndü ve geriye, askerlerinin bekledi¤i yere
do¤ru yürüdü. Komutana:
– Bir darbe yapmay› düflünüyorum, dedi. Sen ve askerler
kente arkamdan gelip bir tac› ele geçirmek ister misiniz? Ka-
zan›rsam, sen ordumun baflkomutan› olacaks›n, Kaku, sen
de baflbakan›m. Firavundan sonra, ülkedeki en büyük iki
adam siz olacaks›n›z.
Ona flafl›rm›fl bir hâlde bak›yorlard›. Komutan:
– Bu tehlikeli olabilir Prens, dedi. Fakat böyle bir arma¤an
11