palto, yaln›zca ask›y› gösterecek biçimde adam›n omuz-
lar›n› örtüyordu. Ask›dan, D’Artagnan’›n o güne kadar hiç
görmedi¤i uzunlukta bir k›l›ç sark›yordu.
Bu silâhflor, nöbetten henüz dönmüfltü. Zaman za-
man gürültüyle öksürüyor ve so¤uk ald›¤›n› söyleyerek
yak›n›yordu. Paltoyu da bu yüzden giydi¤ini belirtiyordu.
Birçok kifli adam›n çevresini sarm›flt›. Ask›ya bak›yorlar-
d›.
Adam:
– Ne istiyorsunuz ki? dedi. Bu ç›lg›nl›k. ‹yi biliyorum.
Babam…
Adamlardan biri yüksek sesle:
– Haydi Porthos (Portos)! dedi. Bu ask›y› sana baba-
n›n verdi¤ine inand›rmaya çal›flma bizi.
Porthos yan›t verdi:
– Hakl›s›n›z. Bunu ben kendi paramla ald›m… Sonra
bir baflka silâhflora dönerek sordu:
– Öyle de¤il mi Aramis?
Bu Aramis denen adam, Porthos’un tam tersiydi. Yir-
mi iki, yirmi üç yafllar›nda; ince, narin yap›l› bir gençti.
Siyah gözleri ve yumuflak bak›fllar› vard›. Yanaklar› bir
genç k›z›nkiler gibi pembeydi. Bir bafl iflaretiyle arkada-
fl›na yan›t verdi.
O s›rada bir baflka silâhflor yüksek sesle sordu:
– Bu anlat›lanlar konusunda ne düflünüyorsunuz?
– Ne anlat›l›yor ki?
17