‹ki silâhflor gözlerinin aklar›na kadar k›pk›rm›z› kesil-
mifllerdi. D’Artagnan yer yar›lm›fl da yerin alt›na geçmifl-
ti sanki.
M. Tréville konuflmas›n› daha kuvvetle sürdürdü:
– Evet, evet! Majestelerinin hakk› var. Anlatmas› bile
üzücü. Silâhflorlar gülünç oluyorlar. Bay Kardinal dün
hiç de hofluma gitmeyen bir biçimde konufltu. Benim si-
lâhflorlar›m›n, bu “müthifl” silâhflorlar›m›n bir handa geç
vakte kadar bulunduklar›n›, kendi koruyucular›n›n da
onlar› tutuklamak zorunda kald›klar›n› söyledi. Bu “müt-
hifl” sözünü hakaret eder bir biçimde söyledi. Gözlerini
k›sarak bak›yordu bana. Benimle alay etti¤ini düflün-
düm. Ne kötü! Bilmeniz gereken fleyler var. Benim silâh-
florlar›m› tutuklamak ha! Sizler de oradaym›fls›n›z. Ken-
dinizi savunmaya kalk›flmay›n! Sizi tan›m›fllar. Kardinal
adlar›n›z› da verdi. Bu benim hatam. Evet, benim hatam!
Çünkü adamlar›m› ben kendim seçerim. Evet. Siz Ara-
mis! Niye din adam› giysileri tafl›m›yorsunuz? Çok yak›-
fl›rd› size! Ya siz Porthos? Bu kadar güzel bir ask›y›, tah-
tadan bir k›l›ç tafl›mak için mi kullan›yorsunuz yoksa? Ya
Athos? Athos’u göremiyorum. Nerede o?
Aramis üzgün üzgün yan›t verdi.
– Athos hasta efendim. Çok hasta!...
– Hasta m›? Çok hasta diyorsunuz. Peki ne tür bir
hastal›km›fl bu?
Bir fleyler söylemek isteyen Porthos yan›t verdi:
20