turkce sozluk - page 499

Ac›nacak durumda olan, zavall›:
Çocuk
periflan bir hâldeydi.
periflan olmak 1)
da¤›lmak, düzeni bozulmak;
2)
ac›na-
cak bir duruma düflmek.
periyodik, -¤i
ön a. Fr.
1.
Belirli zamanlar-
da, düzenli aralarla tekrarlanan; süreli.
2.
a.
Süreli yay›n.
periyot, -du
a. Fr. fiz.
Devir.
perma
a. Fr.
Saça belirli bir süre k›v›rc›kl›k
kazand›rmak için uygulanan ifllem.
peron
a. Fr.
Tren ve metro istasyonlar›nda
, demir yolu boyunca uzanan yolcular›n
vagonlara binmesi, beklemesi için ya-
p›lm›fl yüksekçe yer.
personel
a. Fr.
Bir özel kuruluflta ya da ka-
mu kuruluflunda çal›flan kiflilerin tümü.
perspektif
a. Fr.
1.
Nesnelerin bak›ld›klar›
yerden görünüflü.
2.
Nesneleri bir yü-
zey üzerine görüldükleri gibi çizme sa-
nat›, tekni¤i.
perflembe
a. Far.
Haftan›n dördüncü günü,
çarflamba ile cuma aras›ndaki gün.
peruk, -¤u
a. Fe.
Takma saç, peruka.
peruka
a. (peru’ka) ‹t.
Peruk.
perva
a. (perva:) far.
Korku, çekinme, sa-
k›nma.
pervane
a. (perva:ne) Far.
1.
Geceleri orta-
ya ç›karak ›fl›k çevresinde dönen kele-
bek.
2.
Bir motor taraf›ndan döndürüle-
rek bir mekanizmay› çal›flt›ran; uçaklar-
da ve gemilerde itme, çekme ya da tu-
tunmay› sa¤layan; bir eksene ba¤l› en
az iki kanattan oluflan ayg›t.
pervane
gibi 1)
sürekli olarak dönen fleyleri ni-
telemek için kullan›l›r;
2)
mec. birinin
yan›ndan hiç ayr›lmayan kifliler için kul-
lan›l›r.
pervas›z
ön a. (perva:s›z)
Korkusuz, çekin-
mez, sak›nmaz.
pervas›zca
be. (perva:s›’zca)
Korkusuzca,
çekinmeden, sak›nmadan.
pervaz
a. Far.
Kap› ve pencere kenarlar›n›
çevreleyen kenarl›k.
pes (I)
ünl. Far.
1.
Yenilginin kabul edildi-
¤ini belirtmek için söylenir.
2.
Bir kifli-
nin flaflk›nl›k uyand›ran davran›fllar›
karfl›s›nda söylenir.
pes etmek 1)
yenil-
giyi kabul etmek;
2)
(pehlivan) yenile-
ce¤ini anlayarak gürefli b›rakmak;
3)
bir
kimsenin kurnazl›¤› karfl›s›nda “ancak
bu kadar olur” kan›s›na varmak.
pes (II)
Far.
Hafif, kal›n ve yavafl sesle söy-
lenen.
pesimist
a. Fr.
Kötümser, karamsar.
peso
a. ‹sp.
fiili, Kolombiya, Küba, Meksi-
ka, Uruguay ve Filipinler’in para birimi.
pespaye
ön a. (pespa:ye) Far.
1.
Alçak,
afla¤›l›k, soysuz.
2.
Kötü, basit:
Üzerin-
de pespaye bir elbise vard›.
pestil
a.
1.
Yufka biçiminde kurutulmufl
meyve ezmesi.
2.
ön a.
Yorgun, güç-
süz.
pestil gibi
hareket edemeyecek
kadar güçsüz, bitkin.
pefl
a. Far.
Arka:
Onun peflinden gitti.
(biri-
nin, bir fleyin) peflinde
çok istenilen
fleyi belirtir.
peflin
ön a.
ve
be. Far.
1.
Bir al›flveriflte sa-
t›n al›nan mal›n tesliminden önce ya da
an›nda ve tümü ödenen:
Peflin öderse-
niz indirim yapar›m.
2.
(ücret, ayl›k
için) ‹fli yapmadan, çal›flmadan önce
verilen:
Ücretini peflin ödedim.
3.
Pefli-
nen.
peflinat
a. (pefli:na:t) Far.+Ar.
Peflin olarak
verilen para.
peflinen
be.
Önceden, peflin:
Ben size pe-
flinen söylemifltim.
peflin hüküm, -kmü
a.
Ön yarg›.
pefli s›ra
be.
Ard›ndan, arkas›ndan, ard› s›-
ra:
Pefli s›ra evden ç›kt›m.
peflkefl
a. Far. esk.
Arma¤an, hediye.
pefl-
kefl çekmek
bir kimseye yaranmak için
kendisinin ya da baflkas›n›n mal›n› ar-
ma¤an olarak sunmak.
pefl pefle
be.
Birbiri ard›ndan, arka arkaya:
Pefl pefle içeri girdiler.
peflrev
a. Far.
1.
müz.
Türk müzi¤inde, fas-
l›n girifl taksiminden sonra çal›nan par-
ça.
2.
ed.
Halk öykülerinde türkülerin
çal›n›p söylenifli s›ras›nda aralar›na ka-
periyodik
peflrev
499
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 499
1...,489,490,491,492,493,494,495,496,497,498 500,501,502,503,504,505,506,507,508,509,...688
Powered by FlippingBook