turkce sozluk - page 491

bir yerden ya da bir uçaktan düflüflünü
yavafllatmaya yarayan, yar›m küre biçi-
minde, ipek ya da naylondan yap›lm›fl
araç.
paraflütçü
a.
1.
Bir uçaktan paraflütle atla-
yabilecek ve iner inmez savaflabilecek
biçimde e¤itilmifl asker.
2.
Paraflütçü-
lü¤ü spor olarak yapan kifli.
paratoner
a. Fr.
Y›ld›r›m› sivri ucuyla çekip
topra¤a ileterek zarars›z duruma geti-
ren araç, y›ld›r›ml›k, y›ld›r›msavar.
paravan
a. Fr.
1.
Yap›larda baz› bölümleri
ay›rmak için kullan›lan, eklemli panolar-
dan oluflan, katlan›r ve tafl›n›r perde.
2.
a.
ve
ön a.
Baflka fleyi, kifliyi koruyan,
gizleyen (kifli, kurulufl):
paravan flirket.
parazit
a. Fr.
1.
dirb.
Asalak.
2.
Radyo, tel-
siz gibi ayg›tlar›n yay›n›na kar›flan ya-
banc› ses.
3.
a.
ve
ön a. mec.
Baflkas›-
n›n s›rt›ndan geçinen (kifli), asalak.
parazitlenmek
(nsz.)
Radyo, telsiz gibi ay-
g›tlar›n yay›nlar›na yabanc› ses kar›fl-
mak.
parça
a. Far.
1.
Bir bütünün ayr›lan, k›r›lan,
kesilen bölümlerinden her biri; k⤛t
parças›.
2.
Bir bütünü oluflturan ögeler-
den her biri:
dört parçal› oturma tak›m›.
3.
(say› ön ad›yla kullan›ld›¤›nda) Tane,
adet:
iki parça börek.
4.
Bir edebiyat
eserinin bir bölümü, metin:
Bu kitaptan
bir parça okuyal›m.
5.
Bir müzik eseri
ya da onun bir bölümü:
Bu parçay› da-
ha önce dinlememifltim.
6.
Bir miktar,
az miktarda:
Bir parça dinlenelim.
7.
mec.
(ad tamlamalar›nda) Belirtilen du-
ruma küçümseme, afla¤›lama anlam›
katar:
iflçi parças›.
parça bafl›na
her
parça için, parça say›s›na göre.
parçac›
a.
1.
Makine yedek parçalar› satan
kifli.
2.
Kumafl toplar›ndan artan parça-
lar› satan kifli.
parçalamak
(-i)
1.
Birçok parçaya ay›r-
mak, parça parça etmek.
2.
mec.
Birli-
¤i, bütünlü¤ü bozarak bölmek.
parçalanmak
(nsz.)
1.
Birçok parçaya ay-
r›lmak:
Devlet, taht kavgalar› nedeniyle
parçalanm›flt›.
2.
mec.
Birini mutlu et-
mek için elinden geleni yapmak, didin-
mek.
parça parça
be.
1.
Parçalanm›fl biçimde,
lime lime.
2.
Azar azar, bölüm bölüm.
parça parça etmek
parçalamak.
pardon
ünl. Fr.
“Özür dilerim”, “affedersi-
niz” anlamlar›nda kullan›l›r:
Pardon, is-
temeden oldu!
pardösü
a. Fr.
Serin havalarda elbise üzeri-
ne giyilen ince üstlük.
pare
a. (pa:re) Far.
1.
Parça, k›s›m.
2.
Ta-
ne, adet:
yirmi pare top at›fl›.
parfüm
a. Fr.
Vücuda sürülen hofl kokulu
ürün.
parfümeri
a. Fr.
1.
Kozmetik ve kokular›n
tümü.
2.
Yaln›z parfüm vb. ürünlerin
sat›fl›n›n yap›ld›¤› ma¤aza ya da reyon.
par›ldamak
(nsz.)
Parlak ›fl›k saçmak.
par›lt›
a.
Göz al›c› parlakl›k, par›ldama.
park
a. ‹ng.
1.
Bir yerleflim merkezinde
halk›n gezip hava almas› için özel olarak
düzenlenmifl, a¤açland›r›l›p çiçeklendi-
rilmifl yeflil alan.
2.
Otopark.
park et-
mek (yapmak)
tafl›tlar› trafik kurallar›-
na uygun bir biçimde ve yerde bir süre-
li¤ine b›rakmak.
parka
a. (pa’rka) ‹ng.
Askerlerin so¤uk böl-
gelerde giydikleri so¤u¤a karfl› koruyu-
cu, bafll›kl› bir tür üstlük.
parke
a. Fr.
1.
Yap›lar›n iç bölümlerinde,
düzgün yüzeyli, dar ve uzun ahflap par-
çalar›n yan yana yerlefltirilmesiyle yap›-
lan döfleme.
2.
Düzgün bir biçimde
yontulmufl köfleli tafllarla yap›lan kald›-
r›m, yol.
parkur
a. Fr.
Atletizm, bisiklet, binicilik,
yelken gibi sporlarda yar›fllar›n yap›ld›-
¤› yol.
parlak, -¤›
ön a.
1.
Güçlü bir ›fl›k veren,
parlayan, ›fl›ldayan:
parlak günefl.
2.
mec. Göze çarpacak kadar baflar›l› olan:
Türk sinemas›n›n en parlak dönemiydi.
parlamak
(nsz.)
1.
Güçlü bir ›fl›k saçmak:
paraflütçü
parlamak
491
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 491
1...,481,482,483,484,485,486,487,488,489,490 492,493,494,495,496,497,498,499,500,501,...688
Powered by FlippingBook