Covent Garden (Kov›nt Gard›n) Tiyatrosu’nda “Julius Cesar”
(Jülyüs Sezar) oyununu seyrettim. D›flar› ç›kt›¤›mda, ya¤mur
ya¤maya bafllam›flt›. ‹zlediklerimden öyle etkilenmifltim ki,
hâlâ oyunda yafl›yordum. Yüzüme çarpan flemsiyelerle ara-
balar›n s›çratt›¤› çamur, beni gerçek dünyaya döndürdü.
Akflam yeme¤ini yedim. Yatmak üzere odama giderken,
yan›mdan geçen delikanl›y› Steerforth’a benzettim. Yüzüne
bir kez daha bak›nca yan›lmad›¤›m› anlad›m. Ona yaklafl›p:
– Beni tan›mad›n m›? dedim.
Bir an duraklad›ktan sonra:
– Copperfield! diye ba¤›rd›.
‹kimiz de çok sevinmifltik. Y›llar sonra, ilk kez karfl›lafl›-
yorduk. Bafl›m›zdan geçenleri k›saca anlatt›k. Steerforth, Ox-
ford (Oksfort)’ta okuyormufl, annesini görmeye gelmifl.
– Birlikte eve gidelim. Birkaç gün bizde kal›rs›n, dedi.
Üstelemesine dayanamay›p kabul ettim.
Önce bir araba kiralay›p kentte dolaflt›k, müzeleri gezdik.
Eve vard›¤›m›zda, akflam karanl›¤› çökmüfltü. Kap›y› annesi
açt›. O¤lunu karfl›s›nda görünce, “Biricik James (Ceymis)’im!”
diyerek ona sar›ld›.
Yemek boyunca konuflmalar›m›z›n ço¤u Salem Okulu ve
oradaki arkadafllarla ilgiliydi. Arkadafl›m, Suffolk’a birlikte git-
me önerimi kabul etti.
* * *
46