 
          422
        
        
          V
        
        
          • vakitli vakitsiz:
        
        
          Rastgele zamanlarda, uygun zaman gözetmeyerek.
        
        
          Vakitli vakitsiz u¤ramas› beni rahats›z ediyor.
        
        
          • vakit kazanmak:
        
        
          Karfl› taraf› oyalayarak kendisi için ayr›lan süreyi uzat-
        
        
          mak.
        
        
          Vakit kazan›rsam gereken paray› sa¤layabilirim.
        
        
          • vakit öldürmek:
        
        
          Zaman›n› gereksiz ifllerle ya da hiçbir ifl yapmadan ge-
        
        
          çirmek.
        
        
          Sokaklarda vakit öldürüyordu.
        
        
          • vakti gelmek:
        
        
          Ölmek üzere olmak.
        
        
          Ne yaz›k ki vakti geldi.
        
        
          • vaktini almak (yemek):
        
        
          Uzun süre u¤raflmay› gerektirmek.
        
        
          Bu ifl çok vaktini alacak.
        
        
          • vaktini flaflmamak:
        
        
          Her fleyi tam zaman›nda yapmak.
        
        
          O hiç vaktini flaflmaz, merak etmeyin.
        
        
          • var›ncaya kadar (herhangi bir fleye):
        
        
          Ne varsa her fleyi.
        
        
          Aya¤›ndaki ayakkab›ya var›ncaya kadar çalm›fllar.
        
        
          Deyimler/405-425  21/07/2010  21:00  Page 422