 
          427
        
        
          • yakas› aç›lmad›k (sövgü, aç›k saç›k söz):
        
        
          Hiç duyulmam›fl (sövgü, aç›k saç›k söz).
        
        
          Ondan yakas› aç›lmad›k sözler duyunca flafl›rm›flt›.
        
        
          • yakas›na yap›flmak (birinin):
        
        
          Bir durumun, bir olay›n hesab›n› ondan sormak.
        
        
          Bunlara bir fley olursa senin yakana yap›fl›r›m.
        
        
          • yakas›n› b›rakmamak:
        
        
          B›kt›racak kadar bir kimseden sürekli bir fley istemek.
        
        
          ‹stedi¤ini elde edene kadar yakam› b›rakmad›.
        
        
          • yaka silkmek:
        
        
          B›kmak, yak›nmak.
        
        
          Herkes ondan yaka silkiyordu.
        
        
          • yakay› ele vermek:
        
        
          (Bir yerden, bir fleyden kaçan kimse) Yakalanmak.
        
        
          Kaçt› kaçt›, sonunda yakay› ele verdi.
        
        
          • yakay› kurtarmak (s›y›rmak):
        
        
          Bir iflten kurtulmak.
        
        
          Bu iflten de yakay› kurtarm›flt›.
        
        
          • yak›fl›k almamak:
        
        
          Uygun olmamak.
        
        
          Davran›fllar›n hiç yak›fl›k alm›yor.
        
        
          • yalanc›s› olmak (birinin):
        
        
          Do¤rulu¤u bilinmeyen bir bilgiyi baflkas›ndan duyup
        
        
          söylemek.
        
        
          Ben onun yalanc›s›y›m, ne kadar do¤ru oldu¤unu bile-
        
        
          mem.
        
        
          • yalan ç›kmak:
        
        
          1.
        
        
          Bir haberin yalan oldu¤u anlafl›lmak.
        
        
          Bu haber yalan ç›kt›.
        
        
          2.
        
        
          Bir kimsenin yalan söyledi¤i anlafl›lmak.
        
        
          Onun söyledikleri yalan ç›kt›.
        
        
          Deyimler/426-446  21/07/2010  21:17  Page 427