bir güç kazand›raca¤› yönünde çekin-
        
        
          celer olsa da, TBMM, Mustafa Ke-
        
        
          mal’e istedi¤i yetkiyi oybirli¤iyle ver-
        
        
          di. Kabul edilen Tekâlif-i Harbiye (sa-
        
        
          vaflta ola¤anüstü durum) gere¤i “her
        
        
          evin bir kat çamafl›r, çorap ve çar›k
        
        
          vermesi; gücü olmayan evlerin payla-
        
        
          r›n›n zenginlerden sa¤lanmas›; halk›n
        
        
          elindeki yiyecek ve hayvan donan›m›-
        
        
          n›n %40’›n›n orduya verilmesi; malla-
        
        
          r›n tafl›nmas›na yard›m olarak halk›n,
        
        
          100 km alt›ndaki tafl›may› ücretsiz
        
        
          yapmas›; Yunan ordusuna yaz›larak
        
        
          ayr›lanlar›n mallar›na el konulmas›;
        
        
          halk›n elinde mevcut bulunan silâh ve
        
        
          cephane gibi teçhizat›n üç gün içinde
        
        
          orduya teslim edilmesi; akaryak›t ve
        
        
          ya¤lar›n %40’›n›n orduya teslim edil-
        
        
          mesi; halk›n elinde mevcut bulunan ta-
        
        
          fl›t ve koflum hayvanlar›n›n %20’sinin
        
        
          orduya teslim edilmesi” karara ba¤lan-
        
        
          d›. Baflkomutanl›k Kanunu, daha sonra
        
        
          üçer ay uzat›ld› (30 Ekim 1921, 4 fiu-
        
        
          bat 1922, 6 May›s 1922). 20 Temmuz
        
        
          1922’de süresiz olarak Baflkomutanl›-
        
        
          ¤a atanan Mustafa Kemal Pafla, bu gö-
        
        
          revi 29 Ekim 1923’te Cumhurbaflkan›
        
        
          seçilinceye kadar sürdürdü.
        
        
          174
        
        
          
            Baflkomutanl›k Kanunu
          
        
        
          
            Ordunun Bafl›na Geçmemi ‹steyenler
          
        
        
          Efendiler, gerçekten de tahmin etti¤im manevî sak›ncalar hemen
        
        
          kendini gösterdi. ‹lk duyarl›k Meclis’te belirdi. Özellikle muhalifler,
        
        
          kötümser nutuklarla feryada bafllad›lar: “Ordu nereye gidiyor; millet
        
        
          nereye götürülüyor? Bu gidiflin elbette bir sorumlusu vard›r; o nere-
        
        
          dedir? Onu göremiyoruz. Bugünkü ac›kl› ve korkunç durumun as›l so-
        
        
          rumlusunu ordunun bafl›nda görmek isterdik” diyorlard›. Bu flekilde
        
        
          konuflan kimselerin dolayl› yoldan kastettikleri flahs›n ben oldu¤uma
        
        
          flüphe yoktu.
        
        
          En sonunda, Mersin Milletvekili Salâhattin Bey, kürsüden benim ad›-
        
        
          m› söyleyerek : “Ordunun bafl›na geçsin!” dedi. Bu teklife kat›lanlar ço-
        
        
          ¤ald›. Buna karfl› olanlar da vard›.
        
        
          Efendiler, bu görüfl ayr›l›klar›n›n sebepleri üzerinde biraz aç›klama-
        
        
          da bulunmak uygun olur. Bir defa, benim do¤rudan do¤ruya ordunun
        
        
          bafl›na geçmem teklifinde bulunanlar›n düflünce ve maksatlar›n› iki-
        
        
          ye ay›rmak mümkündür. Benim ve benimle birlikte birçoklar›n›n o
        
        
          zaman anlad›¤›m›za göre, birtak›m kimseler, art›k ordunun büsbütün
        
        
          yenildi¤ine, durumun düzelmesinin mümkün olmad›¤›, bundan dola-
        
        
          y› da davan›n, güttü¤ümüz millî davan›n kaybedildi¤i yarg›s›na var-
        
        
          m›fllard›. Bu sebeplerle duyduklar› öfke ve h›nc›n ac›s›n› benden al-
        
        
          mak istiyorlard›. ‹stiyorlard› ki, kendi zanlar›na göre, bozguna u¤ra-
        
        
          m›fl ve bozgunu devam edecek olan ordunun bafl›nda benim de flah-
        
        
          siyetim bozguna u¤ras›n! Di¤er birtak›m kimseler, diyebilirim ki ço-
        
        
          ¤unluk, bana karfl› duyduklar› güven dolay›s›yla, samimî olarak ordu-
        
        
          nun bafl›na geçmemi arzu ediyorlard›.
        
        
          fiimdilik komutanl›¤› fiilî olarak üzerime almam› sak›ncal› görenlerin
        
        
          de düflüncesi fluydu :
        
        
          Ordunun bundan sonraki herhangi bir savaflta baflar› kazanamay›p
        
        
          yeniden geri çekilmesi, uzak bir ihtimal de¤ildir. Bu durumlarda ben,
        
        
          fiilen ordunun bafl›nda bulunursam, genel kanaate göre son ümidin
        
        
          de yitirilmifl oldu¤u gibi bir inanç do¤abilir. Oysa, genel durum, en
        
        
          son tedbir, son çare ve son kuvvetlerin feda edilmesini gerektirecek
        
        
          bir nitelikte de¤ildir. Bundan dolay›, kamuoyunda son ümidin koru-
        
        
          nabilmesi için benim askerî harekât› flahsen yürütme zaman›m gel-
        
        
          memifltir.
        
        
          
            Baflkomutanl›¤› Kabul Ediyorum
          
        
        
          Ben, görüflmeler ve tart›flmalarla ortaya ç›kan bu görüflleri, gerekti-
        
        
          ¤i kadar gözönünde tutuyor ve inceliyordum. Son görüflü savunan-
        
        
          lar, mant›¤a dayanan kuvvetli sebepler ileri sürüyorlard›. Samimi-
        
        
          yetsiz isteklerde bulunanlar›n yaygaralar›, baflkomutanl›¤› üzerime
        
        
          almam› içtenlikle teklif edenlerde, derin ve kayg› verici etkiler yap-
        
        
          maya bafllad›. Benim fiilen baflkomutanl›¤› üzerime almam, bütün
        
        
          Meclis’te son çare ve son tedbir olarak görüldü.
        
        
          Meclis’in bu görüflü çabucak Meclis d›fl›nda da yay›ld›. Benim ses ç›-
        
        
          karmay›fl›m ve komutay› fiilen üzerime almaya yanaflmay›fl›m, âdeta
        
        
          felâketin kesin ve yak›n olaca¤› düflünce ve inanc›n› yayg›n bir duru-
        
        
          ma getirdi. Bunu anlar anlamaz derhal kürsüye ç›kt›m.
        
        
          Efendiler, bu anlatt›¤›m durum, 4 A¤ustos 1921 günü bir gizli oturum-
        
        
          da geçiyordu. Üyelerin bana karfl› gösterdikleri yak›nl›k ve güvene
        
        
          teflekkür ettikten sonra, Baflkanl›k makam›na flöyle bir önerge ver-
        
        
          dim :
        
        
          
            Türkiye Büyük Millet Meclisi Yüce Baflkanl›¤›na
          
        
        
          Meclisin pek say›n üyelerinin genel olarak beliren is-
        
        
          tek ve talepleri üzerine, Baflkomutanl›¤› kabul ediyo-
        
        
          rum. Bu görevi flahsen üzerime almaktan do¤acak
        
        
          yararlar› azamî çabuklukla elde edebilmek, ordunun
        
        
          maddî ve manevî gücünü en k›sa zamanda art›r›p en
        
        
          yüksek seviyeye ç›karmak, sevk ve idaresini bir kat
        
        
          daha kuvvetlendirmek için, Türkiye Büyük Millet
        
        
          Meclisi’nin sahip oldu¤u yetkileri, fiilen kullanmak
        
        
          flart›yla üzerime al›yorum. Ömrüm boyunca, millî hâ-
        
        
          kimiyetin en sad›k bir kulu oldu¤umu millete bir de-
        
        
          fa daha gösterebilmek için, bu yetkinin üç ay gibi k›-
        
        
          sa bir süreyle s›n›rland›r›lmas›n› ayr›ca rica ederim.
        
        
          4 A¤ustos 1922
        
        
          Türkiye Büyük Millet Meclisi Baflkan›
        
        
          
            Mustafa Kemal
          
        
        
          
            Baflkomutanl›¤›ma Yap›lan ‹tirazlar
          
        
        
          Efendiler, bu önergem, do¤ruluktan yanaym›fl gibi görünerek teklif-
        
        
          lerde bulunanlar›n gizli düflüncelerini a盤a vurmalar›na yol açt›.
        
        
          Derhal itirazlar bafllad›. dediler. “Bir defa, Baflkomutanl›k unvan›n›
        
        
          veremeyiz” dediler. “O, Büyük Millet Meclisi’nin manevî flahsiyeti
        
        
          içindedir. Baflkomutan Vekili denilmelidir.”
        
        
          ‹kinci olarak, “Meclis’in yetkilerini kullanmak gibi bir imtiyaz›n veril-
        
        
          mesi asla söz konusu olamaz” düflüncesini ileri sürdüler. Ben, padi-
        
        
          flah ve halifeler taraf›ndan verilegelmifl eski bir unvan› tak›namaya-
        
        
          ca¤›m›; yerine getirece¤im görev, fiilen baflkomutanl›k oldu¤una gö-
        
        
          re, bu unvan› oldu¤u gibi vermekten kaç›nman›n yersizli¤ini ileri sü-
        
        
          rerek görüflümde direndim. Durum, Meclis’in de¤erlendirdi¤i ve be-
        
        
          lirtti¤i gibi ola¤anüstü oldu¤una göre, benim de alaca¤›m kararlar›n
        
        
          ve yapaca¤›m ifllerin ola¤anüstü olmas› gerekece¤ine flüphe yoktu.
        
        
          Düflünce ve kararlar›m› çabuk ve sert bir flekilde yürütmek ve uygu-
        
        
          lamak zarureti vard›. Hükûmetten ve Meclis’ten izin istemekle do¤a-
        
        
          cak gecikmelere durum elveriflli olmayabilirdi. Bütün memleketi ve
        
        
          memleketin bütün kaynaklar›n› ilgilendiren emir ve tebli¤lerim için,
        
        
          her iflin ilgili bakan›ndan veya Bakanlar Kurulu’ndan olur ve izin al-
        
        
          mak, benim yapaca¤›m Baflkomutanl›ktan beklenen yararlar› sa¤la-
        
        
          yamazd›. Onun için kay›ts›z ve flarts›z emir verebilmeliydim. Bunun
        
        
          için de Büyük Millet Meclisi’nin yetkisi benim kiflili¤imde belirmeliy-
        
        
          di. Bunu, baflar› için zarurî görüyordum. Onun için bu noktada ›srar
        
        
          ettim.
        
        
          Salâhattin Bey, Hulûsi Bey gibi birtak›m milletvekilleri, Meclis’in, ken-
        
        
          di yetkisini bir baflkas›na vermekle iflleyemez duruma gelece¤inden,
        
        
          milletten ald›¤› vekâleti baflkas›na devretme hakk› bulunmad›¤›n› ve
        
        
          asl›nda orduya komuta edecek bir kimseye Meclis’e ait yetkilerin ve-
        
        
          ▲
        
        
          BAfiKOMUTANLIK KANUNU
        
        
          
            ATATÜRK’ÜN
          
        
        
          
            ANLATIMIYLA
          
        
        
          
            NUTUK’TA