001-321emin.QXD - page 696

664
Nutuk
NUTUK
«Atatürk’ün, 1927’de, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Kurultay’›
önünde okudu¤u büyük Söylev (Nutuk), Kemalist devrim tarihçili-
¤inin temel kaynaklar›ndan biridir. Bu kaynak, uzun süre resmî ta-
rihin bir not defteri rolünü de oynad›: Öylesine bir k›lavuz ki, Türk
Ulusal Kurtulufl Mücadelesi’ne e¤ilen hiçbir tarihçi onu bol bol kop-
ya etmekten uzak durmad›; ve çözümlemeleri olsun, ileri sürdük-
leri olsun, hiçbir tart›flmaya yol açmad›. Türkiye’de okullarda ço-
cuklar ve gençler, kuflaklar boyunca, Kemalist rejimi incelemeye,
iflte bu Söylev’den al›nm›fl okuma parçalar›yla bafllam›fllard›r ço¤u
kez; ayd›nlar da, yeni Türkiye’nin ulusal bilincini yo¤urmak için ih-
tiyaç duyduklar› “tarihsel gerçekler”i, yine ondan çekip ç›karm›fl-
lard›r.
fiöyle düflünmek hiç de yanl›fl de¤ildir: Atatürk, Söylev’i ya-
zarken, bu metnin, kendi halk›n›n bir ö¤retiyle iç içe yetiflmesinde
bir yeri olaca¤›n›n –tam anlam›yla- bilinci içindeydi. Atatürk’ün,
tarihçinin rolüyle ilgili ünlü formülü hat›rlans›n ki flöyle diyordu:
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana sad›k
kalmazsa, de¤iflmeyen gerçek insanl›¤› flafl›rtacak bir niteli¤e bü-
rünür.” Kendi yapt›¤›n›n tarihçisi olmak, Atatürk’e, her noktada,
olaylarda bir sapt›rmaya gidilmesi, ya da en az›ndan tarihsel olay-
lar›n kendi görüfllerine uygun olmayan bir yoruma tâbi tutulmas›
tehlikesini saf d›fl› etme olana¤›n› sa¤lam›flt›r hiç kuflkusuz. Daha-
s›, modern Türkiye’nin kurucusu, Türk Devrimi’nin tarihini yazma-
da dizginleri elinde tutmakla, -kendi terimlerini kullanarak söyle-
mifl olal›m- bir “de¤iflmeyen gerçek”in ete kemi¤e bürünmesinde
alabildi¤ine etkili olmufltur; söz konusu gerçe¤in de¤ifltirilip sapt›-
r›lmas›n› neredeyse imkâns›z k›larak yapm›flt›r bunu.
(………)
Söylev okundu¤unda, insan› götürdü¤ü ve yan›t›n› arad›¤› ilk
sorulardan biri flu oluyor: Ne türden bir eserdir bu? Söylev mi? Bir
tarih eseri mi? An›lar m›? “Büyük Nutuk’un Kapsam›, Niteli¤i, Ama-
c›” adl› güzel incelemesinde (Atatürk’ün Büyük Söylevi’nin 50 Y›l›
semineri, s.119-171), ‹smail Arar, kesin bir dille, Söylev’in, bütün bu
niteliklerin hepsini birden tafl›d›¤›n› söylüyor.
Baflka edebiyatlarda bir efli görülmeyen dev boyutlarda bir
eser olsa da, Söylev, hitabet sanat›na hakk›yla giriyor gerçekten.
Genifl bir dinleyici kitlesi önünde okunmak üzere yaz›lm›fl olan
eser, özdeyifller, f›kralar, dobra dobra verilmifl hükümler, hitabet
hünerleri içeriyor; k›sacas›, bir dinleyici y›¤›n›n›n kat›l›m›n› sa¤la-
mak için ne gerekiyorsa hepsi var. Öte yandan, tek kiflinin kale-
minden ç›kma bir eser olarak, belli bir ölçüde, an› türüne girdi¤i de
tart›flma d›fl›.
(………)
‹smail Arar, daha önce zikretti¤imiz yaz›s›nda, Söylev’in bir
baflka yüzüne de ayd›nl›k getirir ve pek hakl› olarak flunun alt›n› çi-
zer: Söz konusu eser, her fley bir yana, bir parti baflkan›n›n, kendi
örgütünün kurultay›na sundu¤u, oldukça polemik bir hava tafl›yan,
an›tsal türde bir “moral raporu”dur.
Gerçekten, fluras› pek belli ki, Söylev’in önde gelen amaçla-
r›ndan biri, Atatürk’ün Cumhuriyet Halk Partisi’nin bafl›nda olarak
giriflti¤i eylemi, kendisini dinlemek üzere toplanm›fl delegeler
önünde hakl› ç›karmakt›; partinin henüz Anadolu ve Rumeli Müda-
faa-i Hukuk Cemiyeti ad›n› tafl›d›¤› bir dönemde baflkanl›¤›n› ald›¤›
günden 1927’ye kadar olan bir dönemi kaps›yordu bu eylem ve
Cumhuriyet’in ilk befl y›l›n›n arkas›ndan ilk bilançonun ç›kar›lmas›
da söz konusuydu. Ancak, ço¤u kez hat›rlat›ld›¤› gibi, bu kendi da-
vas›n› savunma, Atatürk’ün siyasal ve kiflisel has›mlar›na karfl› flid-
detli bir sald›r›n›n hemen arkas›ndan olur: Kâz›m Karabekir, Rauf
Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve kimi baflka kiflilerdir bu ha-
s›mlar da. ‹zmir suikast›ndan ve bütün muhaliflerin mimlenip kara
listeye al›nmas›ndan iki y›l sonra, zarar verici bir durumdan ç›ka-
r›lm›fl olan muhalifleri böylesi bir da¤›t›p parçalama giriflimi, do¤-
rusu, fazla bir tehlike tafl›m›yordu. Öyle de olsa, iflin pek do¤al gö-
rünüflü o ki, 1927 Kurultay›’n›n flaflaal› havas› içinde, Atatürk, siya-
set sahnesini terke zorlanm›fl olanlara karfl› son bir iddianame ile-
ri sürmüfl bulunuyordu.
(………)
…… Atatürk, eserinde, Türk Devrimi’nin çeflitli aflamalar›na,
pek eflitsiz bir yer ay›rm›flt›r. Böylece, Söylev’in yüzde 42’si 1919
y›l›n›n sadece son alt› ay›na ayr›lm›flken, onun z›dd›na, 1924 ile
1927 aras› y›llar en az dikkati çeken bir dönem olmufltur (eserin
yüzde birinden az). 1920 y›l›n›n pay› Söylev’in yüzde 25’idir; 1921
y›l› yüzde 8 dolay›nda, 1922 y›l› yüzde 9, 1923 y›l› yüzde 4,5 bir pa-
ya sahiptirler.
Bu tür zamansal dengesizliklerin asl›nda flafl›rt›c› hiçbir yan›
yoktur. Her edebiyat ya da tarih eseri, olaylar aras›nda bir seçim
yapar; bunu yaparken de, kimi olaylara baflkalar›n›n zarar›na ayr›-
cal›k tan›r. fiunu da tasarlayabiliriz kolayl›kla: Atatürk, her yeni gi-
riflimin henüz bafllar›ndayken yol açt›¤› coflkunun sonucu olarak,
kitab›n›n ilk bölümlerine, sonuncu bölümlerden çok daha fazla za-
man ve dikkat ay›rm›flt›r. Anadolu Devrimi’nin son geliflmelerine
sadece bir kuflbak›fl›nda bulunmuflsa, bu da olsa olsa flundan ileri
gelse gerek: Zaman darl›¤› içindeydi yazar›m›z ve 1927 Ekimi’nde-
ki CHP Büyük Kurultay›’n›n toplant›s›ndan önce söylevinin kaleme
al›n›fl›n› –ne olursa olsun- noktalay›p “ba¤lamak” ihtiyac›ndayd›.
Y›¤›nla tan›¤›n anlatt›¤›na göre, Eylül’ün sonuna do¤ru eserine hâ-
lâ büyük bir coflkuyla çal›fl›yordu; kürsüye ç›k›p alt› gün boyunca
metnini okuyaca¤› kaç›n›lmaz tarihe sadece bir on befl gün kadar
kalm›flt›.
Öte yandan, Atatürk’ün, en eski olaylara ayr›cal›k tan›mak is-
teyiflini de oldukça do¤al karfl›lamal›; çünkü izleri, daha o zaman-
dan belleklerden silinmeye bafllam›flt›.
CHP Kurultay›’nda bulunan delegelerden hiçbiri, 1924 ile 1927
aras›ndaki y›llar›n siyasal olaylar›n› bilmiyor olamazlard›; öyle ol-
du¤u için de, Söylev’in son sayfalar›nda arka arkaya onlar hat›rla-
t›l›r. …..
Söylev’in birçok yerinde, Atatürk, bellekleri tazelemek gere¤i
üzerinde ›srar eder. Bu zorunluluk, flundan dolay› bir kat daha bü-
yüktü: Siyasal has›mlar›, olaylar›n ak›fl› ve Atatürk’ün bu geliflme-
de oynad›¤› rol hakk›nda birbirini tutmayan söylentileri ortaya sal-
maktan geri durmuyorlard›. Bu konuda Amasya Tamimi ile ilgili -
pek anlaml›- bir öyküyü hat›rlatmak yerinde olur: Atatürk, Söy-
lev’de oldukça uzun biçimde üstünde durur bu belgenin ve onu,
kendisiyle beraber imzalayan kimi kifliliklerin –Rauf, Fuad ve Re-
fet-, kendi bask›s›yla bunu yapt›klar›n› göstermek ister. Ve flöyle
ba¤lar sözlerini: “Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu aç›klama-
lar, sonraki y›llara ve olaylara ait baz› karanl›k noktalar› ayd›nlat-
mada ifle yarar kan›s›yla yap›lm›flt›r.”
Son olarak, Atatürk, Ulusal Kurtulufl Savafl›’n›n bafllar› -
1919’un son alt› ay›- üzerinde ›srarla durmuflsa, özellikle flundand›:
Kendisini, hareketin öncüsü, halk iradesinin gerçek bayraktar› ola-
rak göstermeye önem veriyordu. Meflrulu¤unu, Erzurum ve Sivas
kongrelerinden al›yordu. Öyle olunca da, bu olaylar›n önemini be-
1...,686,687,688,689,690,691,692,693,694,695 697,698,699,700,701,702,703,704,705,706,...960
Powered by FlippingBook