186
F
• faka
(*)
basmak:
Aldat›lmak, tuza¤a düflmek.
Kendine çok güveniyordun, ama faka bast›n.
• falan filan:
Önem verilmeyen fleyler için kullan›l›r.
Bana k⤛t, kalem, silgi, falan filan gerekiyor.
• falso
(**)
yapmak:
Yanl›fl davran›flta bulunmak.
Sak›n falso yapma!
• fareler cirit atmak (oynamak) (bir yerde):
Söz konusu yerde kimseler olmamak.
O sokakta fareler cirit at›yor.
• fark etmek:
1.
Anlamak, sezmek.
Öykü kitaplar›n› daha çok sevdi¤ini fark ettim.
2.
Bir fley, eskisinden farkl› duruma gelmek.
Gübre verdikten sonra bu çiçekler çok fark etti.
• fark›na varmak:
1.
‹ki fley aras›ndaki fark› anlamak.
En çok o arkadafl›m› sevdi¤imin fark›na vard›m.
2.
bk. fark etmek. (1)
(*) fak:
Tuzak, kapan.
(**) falso:
Yanl›fl.
Deyimler/175-195 21/07/2010 21:02 Page 186