453
• yüzünün ak›yla ç›kmak:
bk. yüz ak›yla ç›kmak.
• yüzü olmamak:
Daha önce ondan çok fley istedi¤i ya da ona karfl› bir
kusuru oldu¤u için yeni bir fley istemeye s›k›lmak.
Ondan yard›m isteyecekti, ama yüzü yoktu.
• yüzüp yüzüp (yüze yüze) kuyru¤una gelmek:
Uzun sürmüfl bir ifli bitirmek üzere olmak.
fiu anda çok iflim var, yüzüp yüzüp kuyru¤una geldim.
• yüzüstü b›rakmak:
Bir ifli sürdürmeyip oldu¤u gibi b›rakmak.
Her fleyi yüzüstü b›rak›p gitmiflti.
• yüzüstü kalmak:
Bir ifl, zaman›nda yap›lmay›p oldu¤u gibi b›rak›lmak.
Evin temizlik ifli yüzüstü kald›.
• yüzü tutmamak:
S›k›ld›¤› için bir kimseden bir fley istemeye ya da ona
bir fley söylemeye çekinmek.
Benim yüzüm tutmuyor, ona sen söyler misin?
• Yüzü yok:
Bir kusuru oldu¤undan ya da daha önce çok fley istedi-
¤inden bir fley yapmaya, yeni bir fley istemeye utan-
mak, anlam›nda kullan›l›r.
Yüzü yok ki gelsin.
• yüzü yumuflak:
bk. yumuflak yüzlü.
• yüz
(*)
verince astar istemek:
Kendisine gösterilen küçük bir ilgiden fl›mararak genifl
yetki elde etmeye, daha çok ç›kar sa¤lamaya çal›flmak.
O öyledir, yüz verince astar ister.
(*) yüz:
Bir kumafl›n dikifl s›ras›nda d›fla getirilen gösteriflli bölümü.
Deyimler/447-464 21/07/2010 21:17 Page 453