optician
(optişn) gözlükçü
optimism
(optimizm) iyimserlik
optimist
(optimist) iyimser
(kişi)
optimistic
(optimistik) iyimser
option
(opşin) tercih hakkı,
seçme
optional
(opşınıl) isteğe göre
or
(o:) yahut, veya, yoksa
or else
(orels) yoksa, aksi
halde
oral
(o:rıl) sözlü / ağızdan
orange
(orinc) portakal, turuncu
orbit
(o:bit) yörünge / yörün-
gesinde dönmek
orchard
(o:çıd) meyve bah-
çesi
orchestra
(o:kistrı) orkestra
orchid
(o:kid) orkide
ordeal
(ordiıl) dayanıklılık de-
nemesi / büyük sıkıntı
order
(o:dı) düzen, tertip, sıra
/ emir / sipariş
order
emretme / sipariş et-
mek, ısmarlamak
This dress
was made to order.
Bu elbise sipariş olarak
yapıldı.
ordinarily
(oıdinırili) alışılmış
şekilde, normal olarak, her za-
manki gibi
ordinary
(o:dinıri) her zamanki,
alışılmış, günlük, alelade, adi
organ
(o:gın) uzuv, organ /
org (müzik aleti)
organization
(o:gınayzeyşın)
organizasyon, örgüt
organize
(o:gınayz) tertip et-
mek, kurmak, örgütlenmek
orient
(oriyınt) doğu / yönelt-
mek, yönlendirmek
origin
(oricin) asıl, çıkış, do-
ğuş, köken, nesil
original
(ıricinıl) ilk şekli, asli,
özgün, yeni, orjinal
originally
(ıricinıli) orijinal bir
şekilde, esasta, temelde
ornament
(onımınt) süs,
süsleme
ornate
(orneyt) çok süslü, şa-
tafatlı
orphan
(o:fın) öksüz
ostrich
(ostriç) devekuşu
other
(adı) diğer, öteki
otherwise
(adiwayz) aksi
takdirde, başka türlü, başka
bakımdan.
You must get up early, other-
wise you’ll miss the train.
Erken kalkmalısın, aksi hâlde
treni kaçıracaksın.
Ottoman
(otımın) Osmanlı
-104-
optician