ought
(o:t) yardımcı, fiil, -meli,
-malı, gerekir
You ought to
help the poor. Fakirlere
yardım etmelisin.
our
(auı) bizim
ours
(auız) bizimki
out
(aut) dışarı, dışarıda
out of
(aut ıv)
into
kelimesinin zıttı, -den,
-dan (dışarı)
out of date
(autıvdeyt) moda-
sı geçmiş
This dress is out of date. Bu
elbisenin modası geçti.
outcome
(autkam) akibet,
netice, sonuç
outfit
(autfit) giysi, giyim kuşam
outing
(auting) gezinti
outlaw
(autlo:) haydut, yasaya
karşı gelen
outlook
(autluk) görünüş, man-
zara
output
(autput) verim, randı-
man, çıkış
outrageous
(autreycıs) çok
kötü, çirkin, rezil
outside
(autsayd) dış, dış ta-
raf, dışında, dışarı
It must be
very cold outside. Dışarıda
hava çok soğuk olmalı.
outspoken
(autspoukın) açık,
açık, dobra dobra söyleyen
outstanding
(autstending)
göze çarpan, seçkin
outward
(autwid) dışa doğru
oval
(ouvıl) oval
oven
(avn) fırın
over
(ouvı) üzerinden, üzerin-
de / bitmiş
over-
(ouvı) aşırı, lüzumundan
fazla anlamında önek
overcoat
(ouvıkout) palto
overcome
(ouvıkam) hakkın-
dan gelmek, yenmek
The
army overcame the enemy.
Ordu düşmana galip geldi.
overflow
(ouvıflou) taşmak
overhear
(ouvıhiyı) tesadüfen
işitmek, kulak misafiri olmak
overload
(ouvılo:d) fazla yük-
lemek
overlook
(ouvıluk) bir yerin
manzarasını görmek / gözden
kaçırmak, hoşgörmek
overnight
(ouvınayt) gecele-
yin / bir gecelik
overseas
(ouvısi:z) deniz aşırı
overtake
(ouvıteyk) sollamak
(araba)
overtime
(ouvıtaym) fazla
mesai / uzatma (spor)
-105-
overtime