Böyle bir düflünce akl›ndan hiç geçmemiflti.
Boz Kunduz o gece Mackenzie’nin karfl› yakas›nda kamp kur-
maya karar vermiflti çünkü av o taraftayd›. Ama karanl›k bast›rma-
dan önce Boz Kunduz’un kar›s› Kloo-kooch bu yakada su içmek
için nehrin k›y›s›na inmifl bir geyik görmüfltü. ‹flte e€er o geyik su
içmek için oraya gelmifl olmasayd›, Mit-sah kar yüzünden yoldan
ç›km›fl olmasayd›, Kloo-kooch geyi€i orada görmüfl olmasa ve de
Boz Kunduz onu flansl› bir tüfek at›fl›yla vurmufl olmasayd›, bundan
sonraki bütün geliflmeler farkl› olurdu. Boz Kunduz Mackenzie’nin
bu yandaki k›y›s›na kamp kurmaz, Beyaz Difl de oradan geçip gi-
der, ondan sonra da ya bir yerlerde ölüp kal›r, ya da vahfli kardefl-
lerine rastlay›p onlara kat›l›r ve yaflam›n›n sonuna kadar bir kurt
olarak kal›rd›.
Gece bast›rm›fl, kar daha da yo€un bir flekilde ya€maya bafl-
lam›flt›. Kendi kendine a€lay›p s›zlanarak, tökezleyip sekerek iler-
leyen Beyaz Difl, kar›n üzerinde taze bir ize rastlad›. ‹z çok yeniy-
di, Beyaz Difl hemen bunun kime ait oldu€unu anlad›. Büyük bir
heyecanla a€açlar›n aras›na dalarak k›y› boyunca koflmaya baflla-
d›. Kula€›na kamp sesleri gelir gibi oldu. Ateflin alevlerini gördü,
Kloo-kooch yemek pifliriyor, Boz Kunduz da çömelmifl bir don ya-
€› parças›n› kemiriyordu. Kampta taze et vard›!
Beyaz Difl s›k› bir dayak yiyece€ini düflünüyordu. Akl›na bu dü-
flünce gelince, büzüldü, tüyleri hafiften dikildi. Yiyece€i o nefret et-
ti€i daya€›n korkusuyla titreyerek yaklaflmaya devam etti. Ama bi-
liyordu ki, kamp ateflinin rahatl›€›na, insanlar›n korumas›na, kö-
peklerle beraberlik ortam›na kavuflacakt›. Asl›nda bu ortam düfl-
manca bir beraberlik ortam›yd›, ama yine de bir beraberlikti ve top-
luluk içinde bulunma ihtiyac›n› gideriyordu.
Sürünerek çekine çekine ateflin ayd›nl›€›na do€ru ilerledi. Boz
Kunduz onu gördü ve elindeki don ya€›n› kemirmeyi b›rakt›. Beyaz
Difl usulca sürünerek yaklaflt›; âcizlik, çaresizlik ve teslimiyet içinde
ilerledi. Her ad›mda biraz daha yavafllay›p ac›ya bo€ularak, do€ru-
ca Boz Kunduz’un yan›na gitti. Sonunda, bedeni ile ruhunu gönül r›-
46
