Adam›n biri odaya girdi¤inde, Sikes köflesinde hemen he-
men uyumak üzereydi. Köy köy dolafl›p pudra, sabun, b›çak
gibi fleyler satan adamlardan biriydi bu.
Adamlardan biri:
– Harry (Heri) hazineni doldurdu¤un kutular› getirdin mi?
‹fle yarayacak bir fley var m›? diye sordu.
– Evet, var. Bütün lekeleri ç›kartan bir ilâç sat›yorum. El-
biselerinizin ve hal›lar›n›z›n üzerinde ne kadar leke varsa
hepsini temizler. fiöyle biraz ovdunuz mu tamam. Bir peni ve-
rirseniz bir kutu al›rs›n›z.
Adamlardan baz›lar› al›flverifl yapt›ktan sonra, yine soh-
betlerine döndüler.
– Bir peniye, bir kutu temizleme tozu. Her çeflit lekeyi ç›-
kart›r: fiarap, meyve, çay, su, boya hatta kan lekesini bile.
Bak›n, flu adam›n flapkas›n›n üzerinde bir leke var. fiimdi onu
gözlerinizin önünde ç›kart›verece¤im.
– Hay›r. fiapkay› ver bana, diye ba¤›rd› Sikes.
– Efendi, onu temizleyece¤im. Baylar, bu flapkan›n üze-
rindeki lekeyi görüyor musunuz? Bu; flarap, meyve, çay, su,
boya veya kan lekesi olabilir.
Adam daha fazla konuflamad›; çünkü Sikes flapkay› onun
elinden kapt›¤› gibi handan d›flar› f›rlay›verdi.
Sikes köyün içinde yürürken, Londra’dan mektup getiren
bir posta arabas›yla karfl›laflt›. Araba, yoldan geçip küçük kö-
yün postahanesi önünde durdu. Sikes arabaya yaklafl›nca,
mektuplar› getiren adamla, postahanedeki adam›n konuflma-
lar›na kulak misafiri oldu.
144