sunda uyum göstermelidir. Günümüz-
        
        
          de, insan karakterinin do¤ufltan belir-
        
        
          lendi¤ini öne süren ve e¤itimin önemini
        
        
          yads›yan görüfllerin geçerlili¤i kalma-
        
        
          makla birlikte, e¤itimin kurallar›n› be-
        
        
          lirleyecek ilkeler üstünde tam bir görüfl
        
        
          birli¤i sa¤lanabilmifl de¤ildir. 1946’da
        
        
          kurulan UNESCO, e¤itim alan›nda dev-
        
        
          letleraras› iflbirli¤i kurmaya ve e¤itimde
        
        
          evrensel ilkeleri benimsetmeye çal›fl-
        
        
          maktad›r. Eskiden e¤itim sistemleri,
        
        
          zorlay›c› ve cezaland›r›c› bir bask› gü-
        
        
          cüne dayand›r›lm›flt›. Ders araçlar›ndan
        
        
          yoksunluk, ö¤renimin yaln›zca ezbere
        
        
          dayanmas›, dinsel koflullara uyma zo-
        
        
          runlulu¤u, e¤itimde s›k› bir disiplin ve
        
        
          korkunun yerleflmesine yol açt›. Bat›’da
        
        
          Rönesans’la birlikte, e¤itimde çocukla-
        
        
          r›n ve gençlerin özelliklerine ve beden-
        
        
          sel olanaklar›na uygun yollar arama ça-
        
        
          bas›na girildi ve e¤itim yöntemleri o za-
        
        
          mandan günümüze de¤in olumlu yönde
        
        
          bir geliflme göstererek sa¤l›¤a uygun bi-
        
        
          nalarda ve tamamlay›c› di¤er koflullarda
        
        
          ö¤rencilerin yetifltirilmesine önem ve-
        
        
          rildi. Frans›z Devrimi’nden bu yana
        
        
          devlet sorumlulu¤unda yürütülmeye
        
        
          bafllanan e¤itimde, çocuklar›n ve genç-
        
        
          lerin yetenek ve olanaklar›yla hak ve
        
        
          gereksinimlerine öncelik tan›mak, bafl-
        
        
          l›ca ilke oldu. Dünyada, en genel anla-
        
        
          m›yla eski ve yeni e¤itim anlay›fllar›
        
        
          aras›ndaki savafl›m, Osmanl›larda Tan-
        
        
          zimat dönemiyle birlikte gündeme gel-
        
        
          di. Bat›l› okullara benzer rüfltiye ve ida-
        
        
          dî gibi ortaö¤retim okullar›n›n aç›l›fl› bu
        
        
          döneme rastlar. Bu okullar; T›bbiye
        
        
          (1827), Harbiye (1834) ve Muz›ka-i
        
        
          Hümayun gibi, orduya eleman yetiflti-
        
        
          ren yüksekö¤retim kurumlar›na ö¤renci
        
        
          yetifltirirlerdi. ‹lk Türkçe ders kitaplar›
        
        
          bu okullar›n ö¤retmenlerince yaz›ld›.
        
        
          1860’ta Mithat Pafla’n›n açt›rd›¤›, önce-
        
        
          leri yetimhane ve iflevi niteli¤inde olan
        
        
          sanat okullar›na devletçe ödenek veril-
        
        
          mez, giderleri kendi imkânlar›yla karfl›-
        
        
          lan›rd›. Yeni okullar›n ba¤lanaca¤› bir
        
        
          merkez örgüt olarak Mekâtib-i Umûmi-
        
        
          ye Nezareti (1846) ve Maarif-i Umûmi-
        
        
          ye Nezareti (1856) kuruldu. Yeni aske-
        
        
          rî okullar nas›l ordunun subay gereksi-
        
        
          nimini karfl›l›yorsa, yeni sivil okullar da
        
        
          (Galatasaray Sultanisi, idadîler, rüfltiye-
        
        
          ler, Mekteb-i Mülkiye vb.) devletin me-
        
        
          mur gereksinimini karfl›lamaya bafllad›.
        
        
          S›byan okullar›n› (ilkokullar) ça¤dafl-
        
        
          laflt›rmak için Tanzimat döneminde
        
        
          (1868, Maarif-i Umûmiye Nizamname-
        
        
          si) dinî bilgilerin yan› s›ra okullarda ta-
        
        
          rih, co¤rafya, Osmanl›ca ve hesap gibi
        
        
          dersler okutuldu. Vak›f sistemi, artan
        
        
          giderleri karfl›layamad›¤›ndan ilkö¤re-
        
        
          tim, eskisi gibi halk›n yükümlülü¤ünde
        
        
          kald›. Aflar ve avariz vergilerinin bir bö-
        
        
          lümüyle ö¤retmen ayl›klar› karfl›lanma-
        
        
          ya çal›fl›ld›, yetmeyince salma yöntemi-
        
        
          ne baflvuruldu. Devlet ancak ortaö¤reni-
        
        
          mi karfl›lamakta, zorunlu ilkö¤retimi
        
        
          her fleyiyle halka b›rakmaktayd›.
        
        
          1848’de ilkö¤retmen okulu ‹stanbul’da
        
        
          aç›ld›; 1870’ten sonra illerde de aç›lma-
        
        
          ya baflland›. Medreselilerle din adamla-
        
        
          r›n›n yönetimindeki s›byan okullar›n›n
        
        
          yan› s›ra, usul-i cedide mektepleri ad›
        
        
          verilen yeni ilkokullar yurdun her ya-
        
        
          n›nda yavafl yavafl ço¤ald›.Vak›f düze-
        
        
          ninden yararlanamayan bu yeni okullar-
        
        
          da, yaln›z varl›kl› kiflilerin çocuklar›
        
        
          okuyabiliyordu. Böylece medreseden
        
        
          ve modern okullardan ç›kan, farkl› iki
        
        
          e¤itimden geçen, farkl› yaflam görüflle-
        
        
          rine sahip iki kuflak bir arada yetiflti. Bu
        
        
          ikilik, ancak Cumhuriyet döneminde
        
        
          medreselerin ortadan kald›r›lmas›yla
        
        
          sona erdi. 1908’de Meflrutiyet’in ilân›n-
        
        
          dan sonra Tahsil-i ‹ptidai Kanun-› Mu-
        
        
          vakkat› (1912) ç›kar›ld›. Bununla, para-
        
        
          s›z ve zorunlu ilkö¤retim; her köy ve
        
        
          mahallenin kendi okulunu yapmas›, gi-
        
        
          derlerini karfl›lamas› koflulu getirildi. ‹s-
        
        
          tanbul Ö¤retmen Okulu yeniden düzen-
        
        
          lendi; Alman profesörler getirtilerek
        
        
          üniversite güçlendirildi. Kurtulufl Sava-
        
        
          fl› y›llar›nda e¤itime yeterince para ve
        
        
          zaman ayr›lamad›. Maarif Vekâleti, di-
        
        
          nî ve ulusal e¤itimi düzenleme iflini üst-
        
        
          lendi. Ö¤retmen ayl›klar› ödenemedi,
        
        
          pek çok okul kapand› ve halk, okul gi-
        
        
          derlerine kat›lmakta çekimser davrand›.
        
        
          Ankara’da toplanan Heyet-i ‹lmiyye
        
        
          (15 Temmuz 1922), savafl sorunlar› yü-
        
        
          zünden bir fley yapamadan da¤›ld›. Veli
        
        
          Efendi’nin Maarif Vekilli¤i s›ras›nda
        
        
          toplanan program komisyonu; din ders-
        
        
          lerinin art›r›lmas›n›, sultanilere yeni
        
        
          316
        
        
          
            E¤itim
          
        
        
          
            Cumhuriyet döneminde bir k›z ö¤renci, tahta bafl›nda, yeni harflerle yazarken.
          
        
        
          
            Osmanl› döneminde ‹stanbul’da erkek ö¤rencilerin al›nd›¤› s›byan mektebinden bir görünüm.