161
• dünyay› toz pembe görmek:
Üzücü durumlar› bile iyimserlikle karfl›lamak, çok iyim-
ser olmak.
Senin yafl›nda ben de dünyay› toz pembe görürdüm.
• düfle kalka:
Bir iyi bir kötü durumda olarak bir fleyi baflarmaya çal›fl-
mak.
Düfle kalka son s›n›fa kadar geldi.
• düfl kurmak:
Bir fleyi zihninde düflünüp canland›rmak.
S›k s›k düfl kurar›m.
• düflman çatlatmak:
Baflar›lar›yla, iyi durumlar›yla gösterifl yaparak çekeme-
yenleri k›skand›rmak.
K›z›n›n okul birincisi olmas›, düflman çatlatmak için iyi
bir f›rsatt›.
• düflüncesini okumak:
Bir kimsenin ne düflündü¤ünü anlamak.
Onu iyi tan›d›¤›mdan düflüncesini okurum.
• düflünceye dalmak:
Dalg›n bir durumda düflünmek.
Düflünceye dal›nca zaman›n nas›l geçti¤ini anlayamad›.
• düflüp tafl›nmak:
Konuyu bütün yönleriyle iyice düflünmek.
Düflünüp tafl›nd›ktan sonra o ifli kabul etti.
• düflüp kalkmak (biriyle):
Bir kimseyle çok yak›n arkadafll›k yapmak.
Onunla düflüp kalkmas› hofluma gitmiyor.
Deyimler/154-174 21/07/2010 21:03 Page 161
