 
          169
        
        
          • ele geçirmek:
        
        
          1.
        
        
          Kaçan bir kimseyi yakalamak.
        
        
          Polis, h›rs›z› ele geçirdi.
        
        
          2.
        
        
          Zor bulunan bir fleyin sahibi olmak.
        
        
          Çok u¤raflt›, ama sonunda o tabloyu ele geçirdi.
        
        
          • ele gelmek:
        
        
          1.
        
        
          El ile tutabilmek.
        
        
          Saçlar›n art›k ele gelmeye bafllad›.
        
        
          2.
        
        
          (Bebek) Kuca¤a al›nacak kadar büyümüfl olmak.
        
        
          Bebe¤iniz art›k ele geliyor.
        
        
          • ele güne rezil olmak:
        
        
          Utan›lacak, çok kötü bir duruma düflmek.
        
        
          Bu davran›fl›n yüzünden ele güne rezil olduk.
        
        
          • elekten geçirmek:
        
        
          S›k› bir inceleme yaparak do¤ruyu yanl›fl› ay›rt etmek.
        
        
          Yap›lan önerileri önce elekten geçirmesi gerekiyordu.
        
        
          • el ele vermek:
        
        
          Bir konuda güçlerini birlefltirmek, ifl birli¤i yapmak.
        
        
          El ele verip bahçeyi temizlediler.
        
        
          • el eme¤i:
        
        
          Elle çal›flman›n ürünü.
        
        
          El eme¤i bir hal›d›r bu.
        
        
          • el etek çekmek (bir fleyden):
        
        
          U¤raflt›¤› fleyle art›k u¤raflmaz olmak.
        
        
          Bal›kç›l›ktan da elini ete¤ini çekmiflti.
        
        
          • el etek öpmek:
        
        
          Bir ifli yapt›rmak için çok u¤raflmak.
        
        
          El etek öptü, ama istedi¤ini elde edemedi.
        
        
          Deyimler/154-174  21/07/2010  21:03  Page 169