çaylaklarla m› oynayaca¤›z?
acente
a. (ace’nte) ‹t.
Bir kuruluflun mali
ya da ticari ifllerini kazanç karfl›l›¤›nda
yürüten kurum:
sigorta acentesi.
acep
be. Ar.
Acaba:
Acep kim geldi?
ac›
a.
1.
Bir maddenin dilde b›rakt›¤› yak›-
c›, keskin tat:
Bu ilaç ac›ym›fl.
2.
ön a.
Tad› ac› olan:
Ac› biberi severim.
3.
mec.
Sert, keskin, irkiltici:
Birden ac› bir
盤l›k att›.
4.
D›flar›dan gelen bir etkiyle
vücudun herhangi bir yerinde duyulan
rahats›z edici durum, ›st›rap:
Yaras› ac›
veriyordu.
5.
ön a. mec.
K›r›c›, incitici,
dokunakl›, üzücü:
Ac› sözleri beni yara-
lam›flt›.
6.
mec.
Yokluk, s›k›nt›, deprem,
yang›n, ölüm gibi kötü sonuçlar› olan
durumlar›n yaratt›¤› mutsuzluk duygu-
su, elem, keder:
Babas› ölmüfltü, ac›s›
çok büyüktü.
ac›kl›
ön a.
1.
Dokunakl›, ac› veren, insa-
n›n içini s›zlatan:
Ac›kl› bir film izledim.
2.
Bafl›ndan çok üzücü olaylar geçmifl,
kederli, yasl›:
Ac›kl› bir durumu oldu¤u
her hâlinden belli oluyordu.
ac›kmak
(nsz.)
Açl›k duymak, bir fleyler
yemek gereksiniminde olmak:
Ben çok
ac›kt›m, bir fleyler yiyelim.
ac›laflmak
(nsz.)
1.
Tad› bozulmak, ac› du-
ruma gelmek:
Biberler ac›laflm›fl.
2.
mec.
Sert, k›r›c›, yaralay›c› bir durum
almak:
Sözleri ac›laflmaya bafllam›flt›.
3.
mec.
Etkili, insan›n içine iflleyen, hü-
zünlü durum kazanmak:
Birden sesi
ac›laflt›.
ac›l›
ön a.
1.
‹çine ac› kat›lm›fl olan:
Ac›l›
kuru fasulye yedik.
2.
mec.
Kederli, ac›-
s› olan:
O ac›l› günlerimde, yan›mda bir
tek sen vard›n.
ac›ma
a.
1.
Ac›laflma, tad› ac› duruma gel-
me.
2.
Baflkalar›n›n mutsuzlu¤u karfl›-
s›nda duyulan üzüntü, merhamet:
Bu
çocu¤un hiç ac›mas› yok.
ac›mak
(nsz.)
1.
Ac›laflmak, tad› ac› duru-
ma gelmek:
Bu çorba ac›m›fl.
2.
Ac›
duyumuna neden olmak, a¤r›l› olmak:
Yere düflünce aya¤›m ac›d›.
3.
(-e)
Bafl-
kas›n›n çekti¤i ac›lardan etkilenmek,
onun için üzülmek:
Çocu¤un durumuna
çok ac›d›m.
4.
(-e)
De¤er verilen bir fle-
yin elden gitmesine üzülmek, yerinmek
ya da bir fleyi vermeye k›yamamak:
Se-
nin için harcad›¤›m zamana ac›yorum.
ac›mas›z
ön a.
Kat› yürekli, merhametsiz,
ac›ma duygusu olmayan, gaddar, zalim:
Ac›mas›z bir adamd›r o.
ac›mas›zca
be.
Ac›mas›z biçimde, gaddar-
ca, zalimce.
ac›ms›
ön a.
Az ac›, tad› ac›ya yak›n olan,
ac›mt›rak.
ac›mt›rak
ön a.
Ac›ms›.
ac›nd›rmak
(-i, -e)
Bir kimsenin ac›mas›n›
sa¤lamak, bir kimseyi merhamete getir-
mek:
Kendisini ac›nd›r›p benden para
istedi.
ac›nmak
(-e)
1.
Ac›mak eylemine konu ol-
mak:
Öyle bir insana ac›nmaz.
2.
Baflkas› için üzülmek, yerinmek:
Hasta-
l›¤›na hepimiz çok ac›nd›k.
ac›s›z
ön a.
1.
‹çine ac› kat›lmam›fl olan,
tad› ac› olmayan.
2.
mec.
Üzüntüsüz,
dertsiz, kedersiz:
Ac›s›z günler art›k çok
yak›ndayd›.
ac› su
a.
Tad› sert olan kuyu ya da p›nar
suyu.
ac› tatl›
ön a.
ve
be.
‹yi kötü:
Onun da ac›
tatl› birçok an›s› vard›.
ac›tmak
(-i)
1.
Ac› bir tat vermek:
Bu ye-
me¤i bu kadar ne ac›tm›fl acaba?
2.
Ac›, a¤r› duymas›na yol açmak:
Elimi
ac›t›yorsun.
acil
ön a. (a:cil) Ar.
1.
Geciktirilmemesi ge-
reken, ivedi, acele:
Acil bir iflim ç›kt›.
2.
Tez olarak, h›zl›.
acil flifalar dilemek
hastaya en k›sa zamanda iyileflmesi di-
le¤inde bulunmak.
acilen
be. (a:’cilen) Ar.
‹vedilikle, zaman
geçirmeden, hemen, acil olarak:
Acilen
bankaya gitmeliyim.
acil servis
a.
Hastanelerde hemen tedavi
alt›na al›nmas› gereken hasta ya da ya-
acente
acil servis
15
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:58 Page 15