ara yön.
kuzeyli
a.
ve
ön a.
Bir yerin kuzey bölgele-
rinden olan (kifli ya da topluluk).
kuzgun
a. hayb.
Birçok karga türüne, özel-
likle kara kargaya verilen ad.
kuzguni
ön a. (kuzgu:ni:) T.+Ar.
Çok koyu,
kara.
kuzin
a. Fr.
Teyze, day›, hala ya da amcan›n
k›z›.
kuzine
a. ‹t.
Hem ›s›tmaya hem de üzerin-
de yemek piflirmeye yarayan, birço¤u
f›r›nl› büyük mutfak sobas›.
kuzu
a.
Koyun yavrusu. kuzu gibi kendi hâ-
linde, çok uysal, sessiz.
kuzukula¤›
a. bitb.
Karabu¤daygillerden,
sulak yerlerde yetiflen, çiçekleri k›rm›-
z›ms› bir bitki.
kuzulamak
(
nsz.)
(koyun) Yavrulamak.
kübizm
a. Fr.
Nesneleri geometrik biçimde
gösterme temeline dayanan bir sanat
ak›m›.
küçük, -¤ü
a.
1.
Boyutlar› di¤erlerinden
daha ufak olan:
küçük bir daire.
2.
Eni
boyu az olan:
küçük bir örtü.
3.
a.
Ço-
cuk:
Küçük, burada ne yap›yorsun?
4.
Daha az yafll›:
küçük kardefl.
5.
Niceli¤i
az olan:
küçük bir grup.
6.
Alt aflama-
larda yer alan:
küçük bir memur.
7.
Önemi, kapasitesi düflük olan:
küçük
bir dükkân.
8.
Büyümesini, geliflmesini
henüz tamamlamam›fl olan:
küçük bir
köpek.
9.
a.
Yafl, makam, rütbe, kade-
me, derece bak›m›ndan daha afla¤›da
olan kifli.
Küçükay›
öz. a. gökb.
Gö¤ün Kuzey Kutup
Bölgesi’nde, Büyükay›’n›n tersi duru-
mundaki tak›my›ld›z.
küçük abdest
a.
‹fleme gereksinimi, çifl.
küçükbafl
a.
Kasapl›k hayvanlardan koyun
ve keçiye verilen genel ad.
küçük dil
a. anat.
Dama¤›n arkas›nda yer
alan küçük uzant›.
küçüklük, -¤ü
a.
1.
Küçük olma durumu.
2.
mec
.
‹nsana yak›flmayacak, utanç
verici davran›fl.
küçük ünlü uyumu
a. dlb.
Türkçe bir söz-
cükte düz ünlüden (a, e, ›, i) sonra düz
ünlünün, yuvarlak ünlüden (o, ö, u, ü)
sonra dar yuvarlak ünlünün (u, ü) ya da
düz genifl ünlünün (a, e) gelmesi duru-
mu:
yaz›, devinim, çözüm, söylence.
küçülmek
(
nsz.)
1.
Büyükken herhangi bir
nedenle küçük duruma gelmek:
Kaza-
¤›m y›kan›nca küçülmüfl.
2.
mec.
Onu-
runu, sayg›nl›¤›n› azaltacak davran›flta
bulunmak.
küçültme
eki a. dlb.
Eklendi¤i sözcü¤ün
anlam›na küçüklük, ac›ma, sevgi ve az-
l›k anlamlar› katan ek (-cik, ce¤iz, -ci-
¤im, -ce, -cek):
kitapç›k, kad›nca¤›z,
yavrucu¤um, geniflçe, büyücek.
küçümsemek
(-i)
De¤er ve önem verme-
mek, küçük görmek.
küf
a.
Ekmek, peynir gibi organik maddele-
rin üzerinde, nem ve ›s›n›n etkisiyle olu-
flan, insan sa¤l›¤›na zararl› yeflil renkte
mantar.
küf kokmak
kapal› ve nemli kal-
maktan dolay› a¤›r ve kötü bir koku sal-
mak.
küfe
a.
Yük tafl›makta kullan›lan, a¤aç dal-
lar›ndan kabaca örülmüfl derin, sa¤lam
ve derince sepet.
küfelik, -¤i
ön a.
1.
Belirtilen say›da küfe-
nin alaca¤› miktarda.
2.
a. mec.
Çok
sarhofl kifli.
küflenmek
(nsz.)
1.
Üzerinde küf oluflmak.
2.
mec.
‹stedi¤i çal›flma f›rsat›n› bula-
mamaktan dolay› yetene¤ini yitirmek.
küfretmek
(-e) Ar.+T.
Sövmek.
küfür, -frü
a. Ar.
Sövme, sövgü.
küfürbaz
a. Ar.+Far.
Küfretmeyi al›flkanl›k
hâline getirmifl, a¤z› bozuk kifli.
küheylan
a. (küheyla:n) Ar.
Soylu Arap at›.
kükremek
(
nsz.)
1.
(aslan) Ba¤›rmak.
2
.
Öfkeyle yüksek sesle ba¤›rmak.
3.
Cofl-
mak.
kükürt, -dü
a. Far. kim.
Do¤ada saf ya da bi-
leflik durumunda bulunan, sar› renkli,
kokusuz ve atom numaras› 16, atom küt-
lesi 32,06 olan bir element (simgesi: S).
kül
a.
Bir fleyin yanmas› sonucu oluflan toz
madde.
kül olmak 1)
bütünüyle yan-
kuzeyli
kül
413
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 413