turkce sozluk - page 521

sabit fikir, -ri
a.
Saplant›.
sabitlefltirmek
(-i)
Sabit duruma getirmek.
sabotaj
a. Fr.
Baltalama, sabote etme.
sabote etmek
(-i)
Baltalamak.
sabretmek
(nsz.) (sa’bretmek) Ar.+T.
Sab›r
göstermek, sab›rla davranmak.
sabun
a. Ar.
1.
Kirli fleyleri temizlemekte
kullan›lan ve türlü ya¤larla alkalilerin
birleflmesinden elde edilen madde.
2.
Bu maddenin kal›p durumundaki biçi-
mi.
sabunlamak
(-i)
Bir fleye sabun sürerek y›-
kamak.
sac
a.
1.
Yass› demir-çelik ürünü.
2.
Bu
üründen yap›lan ve gözleme, yufka ek-
me¤i gibi fleyleri piflirmeye yarayan
araç.
3.
ön a.
Sacdan yap›lm›fl olan:
sac
soba.
sacaya¤›
a.
Atefl üzerine oturtulan, üzerine
tencere, tava gibi fleyler koymaya yara-
yan, üç ayakl› demir destek.
saç
a.
‹nsan›n bafl›ndaki k›llar.
saçak, -¤›
a.
1.
Günefl ve ya¤murdan ko-
runmak amac›yla yap›lan, bir yap›n›n
d›fla do¤ru taflan ve alt› bofl olan bölü-
mü.
2.
Çeflitli giyim eflyalar›n›n, döfle-
meliklerin, perdelerin, örtülerin kenar-
lar›na dikilen süslü iplik salk›mlar›.
saçak bulut
a. co¤.
Tüy biçimindeki buz
parçac›klar›ndan oluflmufl beyaz bulut,
sirrus.
saçaklanmak
(nsz.)
Kenarlar› eskilikten tel
tel olmak.
saç›lmak
(nsz.)
1.
Saçmak eylemi yap›l-
mak.
2.
Da¤›lmak, yay›lmak.
3.
Aç›l›p
saç›lmak.
saçk›ran
a. t›p
Bir mantar›n yol açt›¤›, k›l-
lar› döken bir deri hastal›¤›.
saçma
a.
1.
Saçmak eylemi.
2.
Avc›l›kta fi-
fleklere konulan küçük ve yuvarlak kur-
flun tanecikleri.
3.
ön a.
Akla ayk›r›, yer-
siz:
saçma bir öneri.
saçmak
(nsz.)
1.
Bir fleyi ortal›¤a rastgele
atmak:
Tohumlar› tarlaya saç›yordu.
2.
(›fl›k, ›s›, duman vb.) Yaymak:
Mangal
k›v›lc›m saç›yor.
saç›p savurmak
para-
s›n› savurganca harcamak.
saçmalamak
(nsz.)
Anlams›z, ilgisiz, saç-
ma sapan sözler söylemek.
saçma sapan
ön a.
Bütünüyle tutars›z:
Saçma sapan sözler söylüyorsun.
sadaka
a. Ar.
Dilenciye verilen para.
sadakat, -ti
(sada:kat) Ar.
‹çten ba¤l›l›k.
sadaret
a. (sada:ret) Ar. tar.
Osmanl› ‹mpa-
ratorlu¤u’nda baflbakanl›¤a verilen ad.
sade
ön a. (sa:de) Far.
1.
Süsü, gösterifli
olmayan, yal›n:
Sade bir elbise giymifl-
ti.
2.
Aras›na, içine bir fley kat›lmam›fl:
sade helva.
3.
(kahve için) fiekersiz ya
da sütsüz.
4.
ed.
Yabanc› ögelerden
ar›nm›fl, yal›n:
Yazar, bu eserinde de sa-
de bir dil kullanm›fl.
5.
be.
Sadece:
Sa-
de sen kald›n, acele et.
sadece
be. (sa:’dece)
Yaln›z, yaln›zca, an-
cak:
Sadece üç saat uyumufl.
sad›k, -¤›
ön a. (sa:d›k) Ar.
Ba¤l›l›¤› sürek-
li ve içten olan: sad›k dost.
sadist
ön a.
ve
a. Fr. ruhb.
Baflkalar›na ac›
çektirmekten zevk alan (kifli).
sadrazam
a. (sadra:zam) O.T. tar.
Osmanl›
‹mparatorlu¤u’nda baflbakan.
saf
ön a. Ar.
1.
Ar›, has, kat›fl›ks›z, halis.
2.
mec.
Kurnazl›¤a akl› ermeyen, temiz
yürekli.
safari
a. Fr.
1.
Afrika ormanlar›nda toplu
olarak yap›lan vahfli hayvan av›.
2.
Top-
lu olarak yap›lan av.
3.
Genellikle keten-
den yap›lan k›sa pantolon, uzun ceket
ve genifl kenarl› mantar flapkadan olu-
flan giysi.
safha
a. Ar.
Evre.
safi
ön a. (sa:fi) Ar.
Net:
safi kâr.
safir
a. Fr.
Mavi renkli, de¤erli, sert bir mi-
neral türü.
saflaflmak
(nsz.) Saf duruma gelmek, ar›-
laflmak.
safl›k, -¤›
a.
1.
Saf olma durumu.
2.
mec.
Kolayca kand›r›labilme durumu.
safra
a. Ar.
Öd.
safra kesesi
a. anat.
Öd kesesi.
sabit fikir
safra kesesi
521
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 521
1...,511,512,513,514,515,516,517,518,519,520 522,523,524,525,526,527,528,529,530,531,...688
Powered by FlippingBook