da keyif verici bir maddeden ölçüyü
aflacak kadar içerek kendini bilmez du-
ruma gelmifl (kifli).
2.
mec.
Bir fleyden
çok fazla mutluluk duyan:
zafer sarho-
flu.
sarhofl olmak
sarhofl bir duruma
gelmek.
sar›
a.
1.
Günefl ›fl›¤›n›n ayr›flma tayf›nda
yeflil ile turuncu aras›nda yer alan renk.
2.
Bu renkte olan.
sar› benek, -¤i
dirb.
Gözde a¤ tabakan›n
ortas›nda yer alan ve görüntünün net
olarak oluflmas›na yarayan yuvarlak
alan.
sar›k, -¤›
a.
Kavuk, fes, külah gibi baz› bafl-
l›klar›n üzerine sar›lan ince ve uzun ku-
mafl parças›.
sar›kanat, -d›
a. hayb.
Çinakoptan biraz
büyük olan lüfer bal›¤›.
sar›laflmak
(nsz.)
Rengi sar›ya dönmek.
sar›lgan
ön a. bitb.
Sap›yla baflka bitkilere
sar›l›p yükselen otsu ya da odunsu bit-
ki:
sar›lgan gövde.
sar›l›k, -¤›
a.
1.
Sar› olma durumu.
2.
t›p
Derinin, dokular›n ve organizmadaki s›-
v›lar›n sar› bir renk almas›yla ortaya ç›-
kan hastal›k.
sar›lmak
(nsz.)
1.
Sarmak ifli yap›lmak.
2.
(-e)
Birini ya da bir fleyi kollar›n›n ara-
s›nda tutmak, kucaklamak.
3.
(-e)
Eline
almak, kavramak:
Mektup yazmak için
hemen k⤛da kaleme sar›ld›.
4.
mec.
Büyük bir istekle, coflkuyla kat›lmak:
Yaflama dört elle sar›lm›flt›.
sar›msak, -¤›
a. bitb.
1.
Zambakgillerden,
saçak köklü, düz ve k›nl› yaprakl› bir
kültür bitkisi.
2.
Bu bitkinin keskin ko-
kulu, tad› ac› ve yemeklere lezzet ver-
mek için kat›lan difl difl so¤anl› bölümü.
sar›fl›n
ön a.
Sar› saçl› ve beyaz tenli (kifli).
sarkaç, -c›
a. fiz.
Dura¤an bir nokta çevre-
sinde a¤›rl›¤›n›n etkisiyle hareket eden
kat› cisim.
sark›k, -¤›
a. ön a.
Afla¤› do¤ru uzanm›fl,
sarkm›fl, gevflemifl:
Sark›k bir gerdan›
vard›.
sark›nt›l›k, -¤›
a.
Birine sataflma, laf atma.
sark›t
a. yerb.
Ma¤aralar›n tavan›nda olufl-
mufl genellikle koni biçiminde kalker bi-
rikintisi, damla tafl.
sark›tmak
(-i)
Bir fleyin sarkmas›n› sa¤la-
mak.
sarkmak
(-e)
Afla¤›ya do¤ru uzanmak:
Bal-
kondan bir ip sark›yordu.
sarma
a.
1.
Sarmak eylemi.
2.
Asma, laha-
na gibi bitkilerin yapra¤›na iç konup sa-
r›larak yap›lan etli ya da zeytinya¤l› ye-
mek:
yaprak sarmas›.
sarmak
(-i)
1.
Bir fleyi bir fleyin çevresine
dolamak:
yaray› sarmak.
2.
Çevresinde
yer almak, kuflatmak:
Düflman güçleri
kenti sarm›flt›.
3.
Her taraf› kaplamak,
yay›lmak:
Yang›n mahalleyi sarm›flt›.
4.
Örtmek, kaplamak:
Bahçeyi çiçekler
sarm›fl.
5.
Yumak yapmak:
ipi sarmak.
6.
Bir fleyi yuvarlamak:
yaprak dolmas›
sarmak.
7.
(bitki için) Dik bir yüzeye t›r-
manmak:
Sarmafl›k duvar› sard›.
8.
(-i,
-e)
Bir fleyi bir fleyle kaplamak, örtmek:
‹ki deste banknotu bir gazete k⤛da sa-
r›p uzatt›.
9.
mec.
Hofluna gitmek, ilgi-
sini çekmek, etkisi alt›na almak:
Bu ro-
man beni pek sarmad›.
10.
mec. (-i, -e)
Zor, a¤›r bir ifli birine yüklemek:
Bu ifli
bafl›ma sen sard›n.
sar›p sarmalamak
iyice ve s›k› bir biçimde sarmak.
sarmal
ön a. fiz.
Birbiri üzerine dolana do-
lana giden halkalar biçiminde olan:
sar-
mal boru.
sarmalamak
(-i)
S›k› s›k›, iyice sarmak.
sarman
a.
Sar› tüylü kedi.
sarmafl›k, -¤›
a. bitb.
Sarmafl›kgillerden,
sap ve dallar›nda ç›kan küçük ek kökler-
le duvar ya da baflka bitkilere yap›flarak
t›rmanan bitki.
sarn›ç, -c›
a.
Ya¤mur sular›n› biriktirmeye
yarayan yer alt› su deposu.
sarp
ön a.
Ç›k›lmas›, afl›lmas› güç, dik.
sar-
pa sarmak
(ifl için) ortaya birtak›m
güçlükler ç›kmak.
sarraf
a. Ar.
Alt›n ve gümüfl al›m sat›m›yla
sar›
sarraf
530
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 530