sap›na kadar
bir niteli¤in eksiksizli¤ini,
afl›r›l›¤›n› vurgulamak için “pek çok,
tam anlam›yla, bütünüyle” anlamlar›n-
da kullan›l›r:
Sap›na kadar dürüst bir in-
sand›r.
sapa
ön a.
Gidilen yol üzerinde olmayan,
sap›larak var›lan.
sapak, -¤›
a.
ve
ön a.
1.
Ana yoldan ayr›lan
yolun bafllang›ç noktas›.
2.
Akarsuyun
kollara ayr›ld›¤› yer.
sapan
a.
1.
‹ki kay›fl ya da ip ile ortalar›n-
da bulunan esnek bir parçadan oluflan
tafl atma arac›.
2.
Genellikle çocuklar›n
oyun için kulland›klar›, iki ucuna lastik
ve lastiklerin ortas›na tafl yerlefltirmek
için genifl bir meflin parça ba¤lanm›fl
çatal.
sapasa¤lam
ön a. (sapa’sa¤lam)
Çok sa¤-
lam.
sap›k, -¤›
ön a
. ve
a.
1.
Do¤ru olarak kabul
edilen davran›fllardan, ahlak kurallar›n-
dan, geleneklerden ayr›lan, anormal
(kifli).
2.
Deli, kaç›k.
sap›tmak
(nsz.)
1.
Ruhsal bir bunal›ma
düflmek.
2.
Akl›n› kaç›rmak.
3.
mec.
Saçma sapan sözler söylemek, davran-
mak.
sapk›n
ön a.
Do¤ru yoldan ayr›lm›fl olan.
saplamak
(-i, -e)
H›zla bir yere bat›rmak:
B›ça¤› baca¤›na saplam›flt›.
saplanmak
(-e)
1.
H›zla batmak:
Elime di-
ken sapland›.
2.
(a¤r›, sanc› vb. için)
Kendini fliddetle hissettirmek:
Baca¤›-
ma bir a¤r› sapland›.
3.
Bir fleyin içine
batmak, gömülmek:
Otobüs kara sap-
land›.
4.
mec.
Baflka bir fley düflünemez
duruma gelmek, tak›l›p kalmak:
O kötü
olay kafas›na saplanm›flt›.
saplant›
a. ruhb.
Kiflinin etkisinden kendi-
ni kurtaramad›¤› yersiz ve saçma dü-
flünce, sabit fikir.
sapmak
(-e)
1.
Yönünü, yolunu de¤ifltir-
mek:
‹leriden sola sap›n.
2.
Önceden
belirlenmifl görüfl, düflünüfl, amaç ve
davran›fltan ayr›lmak:
‹lkelerinizden ke-
sinlikle sapmay›n›z.
3.
mec.
Do¤ruluk-
tan ayr›lmak.
sapsar›
ön a. (sa’psar›)
Çok sar› ya da her
yan› sar›.
saptamak
(-i)
Bir fleyi yeterli aç›kl›kta orta-
ya koymak, belirlemek, tespit etmek:
Olay›n nedenlerini saptad›n›z m›?
sara
a. Ar. t›p
Beyindeki hücrelerin ani
elektrik boflalt›m›ndan kaynaklanan, ke-
sintili bilinç kayb›, ç›rp›nma nöbetleri ve
a¤›z köpürmesiyle kendini gösteren bir
sinir hastal›¤›.
sararmak
(nsz.)
1.
Sar› bir renk almak,
rengi sar›ya dönmek:
A¤açlar›n yaprak-
lar› sarard›.
2.
Korku, hastal›k gibi ne-
denlerle yüzün rengi solmak:
Korkudan
sararm›flt›.
sarar›p solmak
giderek da-
ha çok solmak.
saray
a. Far.
1.
Hükümdarlar›n, devlet bafl-
kanlar›n›n yaflad›¤› büyük ve görkemli
yap›.
2.
Kamu yarar›na hizmet vermeye
yönelik büyük yap›:
belediye saray›.
3.
mec.
Görkemli, büyük ve zevkli döflen-
mifl ev.
sardalye
a. (sarda’lye) ‹t. hayb.
Hamsigil-
lerden, gümüfl renginde, pullu, konser-
vesi ve tuzlamas› da yap›lan küçük bir
bal›k.
sardunya
a. (sardu’nya) ‹t. bitb.
Sardunya-
gillerden, pembe, mor ve koyu k›rm›z›
renkte çiçekler açan, balkon ve bahçe-
lerde de yetifltirilen bir bitki.
sarf
a. Ar.
Harcama, tüketme.
sarf etmek
1)
harcamak, tüketmek:
Bu ifle çok pa-
ra sarf ettim.
2)
kullanmak:
Kötü sözler
sarf etti.
sarfiyat
ç. a. (sarfiya:t) Ar.
Harcamalar,
masraflar.
sarg›
a.
1.
Bir fleyi, özellikle bir yaray› sar-
makta kullan›lan uzun, dar ve ince flerit.
2.
t›p
Bir pansuman› yerinde tutmak,
bask› sa¤lamak ya da vücudun herhan-
gi bir yerini oynamaz duruma getirmek
için kullan›lan flerit.
sarhofl
ön a.
ve
a.
1.
Alkollü bir içkiden ya
sapa
sarhofl
529
Emel-Zuhal Sözlük-Harfler 21/07/2010 20:59 Page 529