de, çal›lar›n içinde büyük hayvanlar›n dolaflt›¤›n› duyuyorlar-
d›. Ö¤leye do¤ru, arazi yükselmeye bafllad›. A¤açlar
küçülmüfl ve seyrelmiflti. Sonunda bir çölün k›y›s›na vard›lar.
Yollar›na devam ettiler. Sonunda, çölün ortas›nda yeflillik
bir alana geldiler; orada su vard›. Su içtikten sonra uyudular.
Tua, uykusu aras›nda birdenbire bir ses iflitti. Uyan›p gözünü
açt›¤›nda, yan›nda, bir de¤ne¤e dayanm›fl birini gördü.
Adam›n pek garip bir görünüflü vard›. Çok yafll› görünüyordu;
çünkü saçlar› omuzlar›ndan afla¤› sark›yordu ve sakal› beline
dek iniyordu. Önceden uzun boylu biri oldu¤u, fakat flimdi
yafll›l›ktan belinin büküldü¤ü belli oluyordu. Tua:
– Nereden geldin ve bizden ne istiyorsun? diye sordu.
– Çölden geldim, diye karfl›l›k verdi yafll› adam. Bu çöl be-
nim yurdumdur. Bütün dostlar›m ve çocuklar›m öldü; ben de
üç gündür aç›m. Yiyece¤inizin kokusunu ald›m. Bana biraz
veriniz.
– Onlar sizindir, dedi Tua. Ad›n›z nedir?
– Ad›m Kefer’dir.
– Yiyecek al ve ye Kefer.
Tua sepeti ona uzatt›; adam, büyük bir açl›kla yemeye
bafllad›.
– Han›m, dedi Asti. Hepsini yiyecek.
– O konu¤umuzdur, diye karfl›l›k verdi Tua. B›rakal›m is-
tedi¤i kadar als›n.
– Sonra biz açl›ktan ölürüz.
– E¤er öyle olacaksa, b›rakal›m olsun anne. Hiç de¤ilse
122