¤i bu Ka, ac›maks›z›n Tanr›lar›n öcünü al›yormufl. Söyle ba-
na dost Asti, M›s›r’dayken halk›n böyle fleylerden söz etti¤ini
hiç iflittin mi?
O Asti’ye bak›yordu. Asti de ona. Adam ellerini garip bir
flekilde oynatt›, Asti bafl›n› e¤di, ikisi de sustu.
Tua, bu garip konuflmadan pek korkmufltu. Gerçek sezi-
lirse, onlara neler olabilece¤ini bilemiyordu.
Bu nedenle:
– Gölgesiz olsan da, olmasan da hofl geldin Kefer, dedi.
Sana çok teflekkür etmemiz gerekir; çünkü bu güzel evi, hiz-
metçileri ve yiyece¤i bize sen buldun. fiimdi, yine yemeyecek
misin?
– Hay›r, dedi adam gülümseyerek. Ben pek seyrek yerim,
ancak üç günde bir. Yaflam, yemekle ziyan edemeyece¤im
kadar k›sad›r.
– Söyle bize Kefer Baba, biz bu kentte ne yapaca¤›z? di-
ye sordu Tua.
– Size söyledim han›m›m. Asti incileri ve baflka fleyleri sa-
tacak; sen flark› söyleceksin. Fakat flark› söylerken hep bir
perdenin arkas›nda olmal›s›n. Tat kentinde, güzelli¤ini hiç
kimseye göstermemen gerekir, hele flehrin hükümdar›na...
fiimdi, bana iki inci daha ver. Size, gereksiniminiz olan fleyle-
ri sat›n almaya gidiyorum. Ondan sonra, belki beni uzun za-
man görmeyeceksiniz. Fakat bir derdiniz olursa; nerede bulu-
nursan›z bulunun, pencereye gidip harp›n› çal ve üç kez “Ke-
fer” diye ba¤›r. Kuflkusuz, dinleyen biri olur ve yaflad›¤›m çöl-
127