Tat Kral›, o s›ralarda uzaklardayd› ve baflka bir kralla sa-
vafl›yordu. Tua’yla Asti kente yerlefleli birkaç hafta olmufltu ki,
Janis adl› kral savafltan döndü. Kazand›¤› zaferin flerefine,
büyük bir flölen verip tören düzenleme karar› ald›. Beylerin-
den baz›lar›, ona inci sat›c›lar›ndan söz etti. Kral›n büyük
günde takmak için birkaç inciye gereksinimi vard›. Herhangi
bir adam gibi giyinerek o eve gitti. Oraya geç vard› ve her za-
manki gibi Tua’n›n tam harp çalmaya haz›rland›¤› anda, inci-
leri görmek istedi. Tua flark›ya bafllam›flt›. Janis bu güzel se-
si dinledi ve sat›n almaya geldi¤i incileri unuttu. fiark› sona
erince Asti, hizmetçilerine kutular› kapatmalar›n› söyledi. Ja-
nis:
– Fakat ben inci sat›n almak istiyorum, dedi.
– Akflam yine gelmelisiniz, diye karfl›l›k verdi Asti. Tat
Kral› bile olsan›z, çal›flma saatlerimin d›fl›nda size asla inci
satamam.
Janis öfkeyle:
– Yüksekten konufluyorsun! dedi.
– Yüksek ya da alçak, sözüm bu kadar.
Janis akflamleyin yeniden geldi; fakat inci sat›n almaktan
çok, o tatl› sesi yine dinlemek istiyordu.
Asti ona baz› inciler gösterdi, fakat o pek küçük olduklar›-
n› söyleyerek eliyle yana itti. Sonunda Asti, en büyüklerinden
iki tane getirdi; bunlar bir insan parma¤›n›n bafl› büyüklü¤ün-
de, kusursuz incilerdi.
Bu incileri görünce Janis’in gözleri parlad›. Daha önce
131